MAHKEMESİ : KAYSERİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/05/2012NUMARASI : 2010/656-2012/271Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.07.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat D.. Y..ile temyiz edilen vekili Avukat E. Y..geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, miras bırakan H. P..'ın kat mülkiyeti kurulu 689 parseldeki 11 nolu meskenini 17.02.1997 tarihinde davalı oğlu S..'a, kat irtifakı kurulu 2656 parseldeki 12 nolu meskenini ise 19.08.2005 tarihinde davalı oğlu O..'a ölünceye kadar bakım akti ile devrettiği, çekişme konusu kat irtifakı kurulu, 1235 parselde kayıtlı 13 nolu meskenin de davalı S.. adına kayıtlı iken 16.05.2000 tarihinde davalı M..'ya satış suretiyle aktarıldığı, 1930 doğumlu olan miras bırakanın 03.07.2009 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızı, davalı oğulları ile dava dışı eşi İ. P..'ın kaldıkları anlaşılmaktadır. Davacı, miras bırakanın davalı oğullarına yaptığı temlikler ile, davalı M..adına kayıtlı çekişme konusu 13 nolu bağımsız bölümün de miras bırakanın gönderdiği paralar ile alınarak Sadık üzerine tescil edildikten sonra davalı M..'ya aktarılmasın da mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvaazalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Hemen belirtmek gerekir ki; bakılmadığı iddiası münhasıran bakım alacaklısına, diğer bir söyleyişle miras bırakana ait olup, mirasçılar tarafından ileri sürülemez, sürülür ise böyle bir iddia dinlenmez. Öte yandan, bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. (11.01.2011 tarihinde kabul edilen, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 611. maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 511. maddesi) Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bakım alacaklısı, bu sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önceden sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır. (11.01.2011 tarihinde kabul edilen, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 614. maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 514. maddesi)Diğer taraftan, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 18. maddesi, 11.01.2011 tarihinde kabul edilen, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi) Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince, davalıların cevap dilekçelerinde, miras bırakanın Akkışla'da bulunan işyerinin davacının eşi İ.. adına olduğunu ileri sürdükleri halde, bu iddia üzerinde durulmadığı, öte yandan miras bırakanın ekonomik ve sosyal durumunun araştırılmadığı, temlik ettiği taşınmazlar dışında adına kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığının saptanmadığı, çekişmeye konu 11 nolu bağımsız bölüm ile 12 nolu bağımsız bölümün değerlerinin miras bırakanın mevcut mal varlığı ile oranlanıp makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının belirlenmediği görülmektedir.O halde, miras bırakanın davacı veya eşine aktardığı taşınmaz bulunup bulunmadığının araştırılması, diğer taraftan murisin temlik dışı mal varlığının saptanarak, uzman bilirkişilerden alınacak raporlarla değerlerinin belirlenmesi, temlikin makul düzeyde kalıp kalmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 02.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.