MAHKEMESİ : ÜSKÜDAR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/04/2007NUMARASI : 2004/437-2007/110Taraflar arasında görülen davada; Davacılar,kayden paydaşı bulundukları 4 parsel sayılı taşınmazdaki 701,702 ve 703 nolu özel parsellere davalıların yapılaşmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürüp elatmanın önlenmesine ve yapının yıkımına karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar,dava konusu taşınmazda kızları F...D...in paydaş olup kendilerinin de anılan payda intifa hakkı sahibi olduklarını,dava konusu yerin kendilerine ait bulunduğunu,yapıya uzun süre ses çıkarmayan davacıların bu şekilde kullanımı kabul ettiklerini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece,çekişme konusu taşınmazda tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluştuğunun söylenemeyeceği,davacıların ana taşınmazda paylarına karşılık kullandıkları yer bulunduğunun iddia ve ispat edilmediği,intifadan men koşulunun oluştuğu, yıkım talebinin ise reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacılar ve davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.11.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden M... A...vs.vekili Avukat G.. A...geldiler davetiye tebliğe rağmen diğer temyiz eden vs.vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, paylı mülkiyet üzere olan taşınmazda özel parsele elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 4 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davacıların anılan yerde paydaş bulundukları., davalıların ise taşınmazın paydaşı olan kızlarından pay üzerinde intifa hakkı sahibi oldukları ve bu haklara dayanarak davacıların kendilerine ait olduğunu ileri sürdükleri özel parseller üzerine yapılaştıkları görülmektedir. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; davacıların özel parsel iddiasına değer verilebilmesi için yukarıda açıklandığı üzere tüm paydaşları kapsayan ve onlara hak sağlayan geçerli ve eylemli bir kullanma biçimi yada parselasyon haritasının bulunması asıldır.Mahkemece, sözü edildiği anlamda kullanma biçimi oluşmadığı, intifadan men koşulunun gerçekleştiği karar yerinde ifade edilmekle birlikte bu konuda yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde sağlıklı bir araştırma yapılması tarafların hak durumunun zeminde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Tarafların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,20.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.