Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11071 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 7935 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : KADIKÖY 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/05/2007NUMARASI : 2004/234-2007/133Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanın mirastan mal kaçırmak amacıyla 8 parsel sayılı taşınmaz paylarını satış yoluyla davalılara temlik ettiğini, satışların gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler,yargılama sırasında davacılar A... ve K...davalarından feragat etmişler,daha sonra feragat beyanlarından dönmüşlerdir.Davalılar, dava konusu taşınmazın davalı D... tarafından bedeli ödenerek satın alınıp tescilin muris adına yapıldığını, üzerindeki binayı kendileri ve akrabalarının yaptığını, murisin daha sonra kendilerine ait payları iade ettiğini,muvazaanın söz konusu olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz paylarının davalılara temlikinin muvazaalı olmadığı, davacılar K..ve A..’nun feragat beyanları ile satışların gerçek olduğunu kabul ettikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.11.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H... Y.. ile temyiz edilen vs. vekili Avukat E.. Ç.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .. ...tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, Borçlar Kanununun 18 nici maddesinden kaynaklanan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Bu nedenle, anılan iddiaların her tür delille kanıtlanabileceği, diğer bir deyişle yazılı delille ispat zorunluluğunun bulunmadığı açıktır.Somat olayda, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre, miras bırakanın davalılarla birlikte kaldığı, miras bırakanın satma ihtiyacının bulunmadığı, davacıların kız; davalıların oğlan çocuğu oldukları, taşınmazın temlik sırasında gösterilen bedeli ile satış tarihindeki gerçek değeri arasında açık ve aşırı fark bulunduğu sabittir. Saptanan tüm olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Ancak, davacılar K... ve A..'nun davadan feragatlerinin iradeyi bozucu nedenlere dayandığı kanıtlanmamıştır.Hal böyle olunca, davacı Y... yönünden miras payı oranında iptal ve tescile karar vermek suretiyle davanın kabul edilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacı Y...temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenden alınmasına, 20.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.