Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11035 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 11199 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: HAVZA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 07/12/2011NUMARASI: 2009/9-2011/659Yanlar arasında görülen çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, imar parsellerine elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 597 ada 8 ve 9 nolu parsellerin davacı, komşu 598 ada, 5 nolu parselin ise davalı adına kayıtlı bulunduğu, her iki parselin imar uygulaması sonucu oluştuğu, imar öncesi 340 ada 25 nolu parsel davalıya ait iken yapılan imar uygulaması ile taşınmazın bir kısmının imar yolunda bir kısmının ise davacıya ait imar parselleri içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Yapılan inceleme ile; taşkınlığın 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan imar şuyulandırılması neticesinde oluştuğu belirlendiğine göre, kaim bedel karşılığı elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, yerinde yapılan ilk keşif neticesinde; inşaat mühendisi A. B. tarafından düzenlenen 18.10.2010 tarihli raporda; imar uygulaması ile taşkın hale gelen ve hükümle birlikte yıkımına karar verilen ahırlar ile tarım aletleri konulan yapıların davacının imar parsellerine taşkın kısımlarının yıkımı halinde Belediye imar yolunda kalan kısımlarının da binanın statiğini kaybetmesi ve kullanım maksatını karşılayamaması nedeniyle yıkılması gerektiğini bildirdiği görülmektedir. Öte yandan; son keşifte görev yapan inşaat mühendisi A.T. 04.04.2011 tarihli rapor ve 14.09.2011 tarihli ek raporu ile davacı tarafından aynı hususta Havza Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/24 Esas, 2008/234 Karar sayılı dosyasından açılan ve takipsiz kalması sebebi ile 02.07.2008 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verilen dava dosyasından yapılan keşif neticesinde düzenlemiş olduğu 11.04.2006 tarihli raporu arasında özellikle; bina yapı özellikleri ve tecavüzlü kısımların değeri hususunda çelişkiler mevcut olduğu halde bu çelişkiler giderilmeden sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca; öncelikle bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmesi, daha sonra çekişmeli yapıların taşkın kısımlarının yıkılması halinde binaların geri kalan bölümlerinin de yıkılacağı belirlendiğine göre, binaların tamamamının kaim bedelinin saptanması, hükümden önce depo edilen miktar gözetilerek eksik kalan kısmın davalı yararına depo ettirilmesi için davacıya önel verilmesi, bedelin depo edilmesi halinde elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.