MAHKEMESİ: ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 14/12/2010NUMARASI: 2009/293-2010/512Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, maddi-manevi tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, tapu iptali ve tescil ve maddi tazminatın kabulüne, manevi tazminat ise reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.10.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil B. U. ile diğer temyiz eden davalı B. İ. ve vekili Avukat Hüseyin N. İ. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekil ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, "hile" hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve maddi-manevi tazminat isteklerine ilişkin olup; davacı, evlenecekleri inancıyla çekişmeli dairesini davalıya devrettiğini, ayrıca kendisi için bir çok masraf yaptığını, sonradan davalı tarafından kandırıldığını anladığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Davacının, adına kayıtlı 1025 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki kat mülkiyeti kurulu 1 nolu bağımsız bölümünü 09.04.2007 tarihli resmi akitte 30.500 YTL. bedelle davalı A. İ.'ye satış yoluyla devrettiği; diğer taraftan, davalı A.'in çekişmeli dairenin satış yetkisini içerir şekilde 01.11.2007 tarihinde davacıya vekalet verdiği, sonradan 02.11.2007 tarihinde azlettiği, daha sonra 31.01.2008 tarihli vekaletnamesiyle yine çekişmeli dairenin satış yetkisini içerir şekilde davacıyı ve davacının ağabeyi C. U.'ı birlikte ve ayrı ayrı olmak üzere yeniden vekil tayin ettiği, bu vekaletten de 03.02.2009'da azlettiği; bunların yanında, davacının davalıya 13.07.2009'da noterden ihtarname göndererek olayların farkına vardığını ve hakkında dava açacağını bildirdiği, ihtarnamenin davalıya 20.07.2009 tarihinde tebliğ edildiği, davalının da 20.07.2009 tarihinde davacıya noterden gönderdiği ihtarnamede çekişmeli daireyi boşaltmasını istediği getirtilen kayıt ve belgelerle sabittir.Ayrıca, davacının tehdit ve hakaret suçundan davalı hakında yaptığı şikayet üzerine davalı aleyhinde Sulh Ceza Mah.sinde dava açıldığı ve yargılaması sonunda beraatle sonuçlandığı; davalının da bilişim suçundan dolayı davacı hakkında şikayetçi olduğu, C.Savcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmektedir.Yargılama sonucunda; mahkemece, tapu iptali-tescile ve 10.000.-YTL. maddi tazminata karar verilmiş, manevi tazminat isteği ise reddedilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının davalı için bazı masraflar yaptığı, bunların belgelendirildiği ve kısmen de davalının kabulünde olduğu; manevi tazminatın ise yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığına göre, istek de gözetilerek 10.000.-TL. maddi tazminata karar verilmesinde ve manevi tazminatın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bu hususlara yönelik davacının tüm, davalının öteki temyiz itirazları yerinde değildir, reddiyle hükmün anılan hususlardan ötürü ONANMASINA.Tapu iptali-tescile ilişkin hükme yönelik temyiz itirazına gelince:Bilindiği üzere hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K.'nun 28/1. (TBK.'nun 36/1.) maddesinde açıklandığı gibi, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olayda; toplanan deliller ve dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeli taşınmazın davacının serbest iradesiyle davalıya nakledildiği sonucuna varılmaktadır. Asıl olan, aktin kuruluşu anındaki iradenin sakatlanmasıdır. Sonradan meydana gelen olayların, sağlıklı bir şekilde kurulan aktin geçersizliğine sebep olarak kabul edilebilmesi olanağı yoktur.Hal böyle olunca, tapu iptali-tescil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının değinilen hususa yönelik temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalı vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, 09.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.