Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1084 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12926 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : ADIYAMAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 10/07/2007NUMARASI : 2006/187-2007/342Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanından ½ payı kendisine intikal eden 31.3.1959 tarih 112 sıra nolu tapulu taşınmazın kadastro esnasında tespit dışı bırakıldığını, taşınmazın babasının ölüm tarihi olan 1983’ten beri zilyetliğinde bulunduğunu ileri sürerek taşınmazın adına tescili isteğinde bulunmuştur.Davalılar, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, dere yatağı olması nedeniyle tescil harici bırakıldığını, taşınmazın 3 yıldır zirai amaçla kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, taşınmazın tescil harici bırakılma işleminin kesinleştiği 5.10.1987 tarihinden dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, davacının miras bırakanlarından intikal eden 31.3.1959 tarih 99 ve 100 sıra nolu tapulu taşınmazların kadastro tespiti esnasında uygulanmadığını, tespit dışı bırakıldığını ileri sürerek, dava dilekçesinde sınırlarını belirttiği taşınmazın tescili isteği ile eldeki davayı açtığı görülmektedirMahkemece, Adıyaman Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/1215 Esas, 2003/339 sayılı kararı ve davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen Adıyaman Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.5.2005 gün 2002/1215 Esas, 2005/339 Karar ve aynı mahkemenin 14.7.2004 gün 2001/670 Esas, 2004/745 sayılı kararlarında davacılarının M.K.ve Ö. H.olduğu davalarda zilyetlik nedeniyle tescil isteğinde bulunulduğu, dava konusu edilen taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecek taşınmazlardan bulunması ve davacılar lehine zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle red edildiği ve anılan kararların Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek kesinleştiği sabittir.Bu durumda anılan davalardaki dayanılan sebeplerin eldeki dava ile aynı olduğu kabul edilemez.Davada davacı miras bırakanlarından intikal eden tapuya dayanmıştır. O halde mahkemenin davanın reddine dair gerekçesinin yasal olduğu söylenemez. Buna göre taraflar arasındaki çekişmenin dayanak tapu kaydının kapsamının tayin edilmesi ile çözüme kavuşturulacağı açıktır.Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Somut olaya gelince,mahkemece davacının davada dayandığı tapu kaydı mahalline uygulanmamıştır.Hal böyle olunca, davacının davada dayandığı tapu kaydının yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde mahalline uygulanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturmaya dayalı olarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.