Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1081 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12266 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 02/06/2008NUMARASI: 2008/58-2008/170Taraflar arasında görülen davada;Davacı, dava konusu 2044 ada 2 parsel sayılı taşınmazda tarafların birlikte paydaş olduğunu, taşınmazla ilgili olarak kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, inşaata başlanabilmesi için taşınmazın ifrazının zorunlu olduğunu, ancak diğer paydaşların ifrazı kabul etmediklerini ileri sürerek ifraz krokisinde belirtilen kısmın tapusunun adına tescili isteğinde bulunmuştur.Davalılardan İ.H., davanın ortaklığın giderilmesi istemi ile sulh hukuk mahkemesine açılması gerektiğini, ifrazın tüm maliklerin katılımı ile yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın niteliği itibarı ile ortaklığın giderilmesi talebini içerdiği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliği ile dosyanın görevli ve yetkili Edirne Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava,tarafların paydaş oldukları çaplı taşınmazın bir bölümünün ifraz edilerek davacı adına tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, hukuki nitelemenin ortaklığın giderilmesi şeklinde değerlendirilerek çekişmenin sulh hukuk mahkemesinin görev kapsamında kaldığından bahisle davanın görev nedeniyle reddine karar verilmiştir. Çekişme konusu 2044 ada 2 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu ve taşınmazda dava dışı kişilerle birlikte tarafların paydaş bulundukları paydaşlardan davacı ile dava dışı beş paydaşın yine dava dışı yüklenici ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıkları, ancak diğer paydaşların buna karşı çıktıkları, bu sebeple kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan paydaşların kullanımına bırakılan taşınmaz bölümünün ifraz edilerek adlarına tescili isteğiyle davacılar tarafından eldeki davanın açıldığı sabittir. İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre davadaki isteğin HUMK.'nun 561 ve devam eden maddeleri özellikle 569, 570.maddesinde hüküm altına alınan izalei şuyu (ortaklığın giderilmesi) isteğine ilişkin bulunmadığı görülmektedir. Esasen davacı vekilinin 24.03.2008 tarihli dilekçesinde de isteğin niteliği ve mahiyeti ortaya konulduktan sonra davanın ortaklığın giderilmesi davası olmadığı belirtilmiştir. O halde, nitelemede yanılgıya düşülerek taraflar arasındaki çekişmenin ortaklığın giderilmesi olarak değerlendirilmek suretiyle davanın görev yönünden reddedilmiş olması doğru değildir.Öte yandan, davadaki istek gözetildiğinde paylı mülkiyet hükümlerini öngören Türk Medeni Kanununun 688 ve devam eden özellikle 698, 699.maddelerindeki düzenlemeleri karşısında eldeki davanın dinlenmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.01.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.