MAHKEMESİ: EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 17/06/2010NUMARASI: 2010/236-2010/341Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalıya ait çekişmeli 40 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer niteliği taşıyan taşınmazlardan özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümün tapu kaydının iptali ve elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece “davanın reddinin doğru olduğu ancak, dava tarihinde davacının haklı olduğu anlaşıldığından davalının tüm yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği” gerekçeleri ile bozulmuş, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptali ve elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olup davanın reddine dair verilen karar Dairece “ davanın reddedilmesinin doğru olduğu, ancak davalının tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulması ancak yeniden yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına hükmedilmiştir.Bilindiği üzere, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf uyarınca bir usuli kazanılmış hak doğar.Yani bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapmak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşunca bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması usule uygun sayılmaz.Mahkemenin bozma kararına uyması ile oluşan bozma uyarınca işlem yapma ve hüküm verme durumu, yanlardan birisi lehine diğeri aleyhine hüküm kurma sonucunu doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir.Bu kurum usul yasasanın dayandığı ana esaslardan olduğu gibi, kamu düzeni ile ilgili bulunması nedeniyle de re’sen (kendiliğinden) gözetilmesi gerekir.Mahkemenin doğru bularak uydugu yada yasa gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava usul ve yasaya uygun bir çığıra sokulmuş demektir.Buna aykırı karar verilmesi usul ve yasadan uzaklaşılması anlamına gelirki böyle bir sonuç asla kabul edilemez.Somut olayda, bozma ilamında bozma sebebi açıkca gösterildiğine ve mahkemece bozma ilamına uyulduğuna göre mahkemece yapılması gereken iş bozma gereklerinin yerine getirilmesi ve bozma uyarınca yargılama gideri ve vekalet üçcretinden davalıların sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasrenHUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.