Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10778 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9726 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/11/2012NUMARASI : 2010/252-2012/288Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava; tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, 3367 sayılı Yasa ile değişik 442 sayılı Yasa uyarınca uygulamaya alınan ... Köyü yerleşim alanında plan gereğince oluşturulan ve Köy Tüzel Kişiliği adına ifrazen tescili sağlanan imar parsellerinden 60 adedinin köy ihtiyar heyetince belirlenen hak sahiplerine dağıtıldığını ancak yapılan şikâyetler üzerine dağıtım yapılan kişilerden bir kısmının Köy Yerleşim Alanı Uygulama Yönetmeliğinin 11 ve 12. maddesindeki şartları taşımadığı halde hak sahibi yapıldığının tespit edildiğini, davalının da anılan yasal koşulları taşımadığı gibi tescilden itibaren 5 yıl içinde ev yapmadığını ileri sürerek davalı adına kayıtlanan 104 ada, 16 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... Köy Tüzel Kişiliği adına tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, yasal koşullara uygun olarak taşınmaz üzerine bina yaptığını ve köyde yaşadığını belirtip davanın reddini savunmuşturMahkemece, davalının Köy Yerleşim Alanı Yönetmeliğinde belirtilen koşulları yerine getirmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu tarla niteliğindeki 104 ada 16 parsel sayılı taşınmazın 25.7.2000 tarihinde Ilıca Köy Tüzel Kişiliğince davalıya tahsis edildiği, 1.10.2003 tarihinde ise satış suretiyle tapuda devir yapılarak davalı adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; davada sıfat, dava konusu subjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine ait olması gerekir. Hakkın bulunduğu yerde sıfatın varlığı da kuşkusuzdur. Subjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu maddi hukuka ilişkin bir sorundur. Diğer bir anlatımla sıfat maddi hukuka göre belirlenir. Diğer taraftan; devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin 3367 sayılı Yasanın amacına uygun olarak kullanılmak üzere köy tüzel kişiliği adına kayıt oluşturulduktan, başka bir anlatımla mülkiyet köy tüzel kişiliğine geçtikten sonra, ilgililere tahsis edilmesi ve tahsise konu bu taşınmazların anılan Yasanın öngördüğü hak sahipliği esas ve usullerine aykırı olarak devrinin gerçekleştirildiği durumda, köy veya belediyenin dava açmaması halinde, taşınmazın öncesinde malik olan Hazinenin, Köy Tüzel Kişiliğinin usulsüz yaptığı iddia edilen dağıtımın düzeltilmesini ve amacına uygun olarak kullanılmak üzere köy/belediye adına tekrar tescilini isteme hakkı ve yetkisinin bulunduğu tartışmasızdır.Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazın ilk geldisi olan 1197 parselin, kadastro çalışmalarında ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit edildiği, tespitin 20.12.1977 tarihinde kesinleştiği, anılan parselin 27.12.1995 tarihinde ifraz görerek 1712 ve 1713 parsellerin oluştuğu, ifraz parsellerinden 1712 parselin 27.12.1995 tarihinde satış suretiyle Hazineye devredildiği, 1713 parselin ise ... Köy Tüzel Kişiliği adına kayıtlı olup 34 parçaya ifraz edildiği, çekişme konusu 104 ada 16 parselinde bu 34 parça ifraz parsellerinden biri olup, ... Köyü Tüzel Kişiliği adına kayıtlı iken 1.10.2003 tarihinde davalıya temlik edildiği, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerle ilgisinin olmadığı, taşınmazın geldisinin köye ait tapulu yer olup, davacı Hazine'nin hiçbir aşamada taşınmazın maliki olmadığı gibi Hazine tarafından 3367 sayılı Yasanın öngördüğü amaçla köye de devredilmediği görülmektedir.Hâl böyle olunca; davacı Hazine'nin dava açma hakkının bulunmaması başka bir söyleyişle aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.