Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10774 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6876 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : MANİSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/01/2013NUMARASI : 2012/62-2013/23Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Davacı; kayden maliki bulunduğu 895 parsel sayılı taşınmazına davalının müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve köy yolu tespiti isteğinde bulunmuş;davalı ise,bahsedilen yolun kadastrol yol olup; davacının mülkiyet hakkı bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davalının el atmasının önlenmesine, yolla ilgili talebin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan tüm delillerden; davaya konu 895 parsel sayılı taşınmazın davacı,893 ve 894 sayılı parsellerin ise davalı adına kayıtlı olduğu,mahkemece çekişme konusu yerde iki kez keşif yapıldığı ve keşif sonrası bilirkişilerin raporlarını dosyaya ibraz ettikleri görülmektedir.Ne var ki; yapılan uygulama sonucu alınan raporlar sonuca ulaşmaya yeterli nitelikte değildir.Bilindiği üzere, çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının ya da kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına yapılan bir tecavüz bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olaya gelince; mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucunda alınan bilirkişi raporları arasında gerek tecavüzlü alanın miktarı ve tecavüzlü parsellerin hangisi olduğu konusunda çelişkiler bulunduğu ve sözü edilen çelişkinin nedeni açıklattırılıp, çelişki giderilmeden sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yerinde 3 kişilik harita mühendisi bilirkişi heyeti vasıtasıyla elektronik aletle ölçüm yapılarak tecavüz edilen alanın miktarının belirlenmesi, infazda duraksamaya neden olmayacak biçimde rapor ve kroki düzenlettirilmesi, tecavüz edilen alanın niteliğinin rapora yansıtılması ve önceki raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken çelişkili raporlardan birisine itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.6.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.