MAHKEMESİ: ANDIRIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 10/02/2011NUMARASI: 2009/196-2011/41Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 11 parsel sayılı taşınmazın 2006 yılından bu yana haksız olarak davalılar tarafından kullandığını, ileri sürüp, davalıların haksız müdahalesinin men'ine , dikilen ağaçların sökülüp boş olarak teslimine karar verilmesini istemiştir.Davalılar, dava konusu yerin E. K.nun mirasçıları İ. ve H. K. 2006 yılında haricen satın alındığını, 2002 yılında rızai ve fiili taksim yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, A harfi ile gösterilen 3442,59 m² lik kısma davalıların elatmalarının önlenmesine, yıkım isteğinin reddine karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Üye F.A.'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlar,mahkemece elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne taşınmazın tüm maliklerinin istekte bulunmadığı gerekçesiyle yıkım isteğinin reddine karar verilmiştir.Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden 11 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki E.'nin öldüğü, geriye mirasçıları olarak davacı ile dava dışı çocukları İ. ve H.'nün kaldıkları murislerinin ölümünden sonra mirasçıların biraraya gelerek 11 sayılı parseli taksime tabi tuttukları,fen bilirkişişisi A. E. tarafından düzenlenen krokide kırmızı renkle gösterilen bölümün davacı, A ve sarı ile gösterilen bölümün de diğer mirasçılar H. ve İ.in kullanımına bırakıldığı, böylece taşınmazda fiili kullanma biçiminin oluştuğu, İ. ve H.'nün kullanımlarına bırakılan bölümleri 1.9.2006 tarihinde davalı Ö. U.a haricen satıp zilyetliğini devrettikleri, davalıların da karı-koca oldukları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş ya da paydaşların, payına vaki elatmalarının önlenmesini her zaman isteyebilir.Hatta elbirliği mülkiyetinde paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan ya da miras şirketine temsilci atanmadan tek başına elatmanın önlenmesi davasını açabilir. Ancak, taşınmazda fiili kullanma bicimi oluşmuş ise paydaş ancak kullanımına bırakılan bölüm yönünden istekte bulunabilir ve bu durumda dava açan paydaşın diğer paydaşın ya da paydaşların kullanımlarına bırakılan yerler bakımından diğer paydaşları temsil ettiği söylenemez.Öte yanden, fiili kullanma biçimi belirlenen taşınmazda kullanımı kendisine bırakılan yeri o paydaş haricen paydaş olmayan bir başkasına satmış ise, haricen satın alan kişiye karşı bir paydaşın dava açmasında hukuki yararının ne olduğu hususu üzerinde titizlikle durulması gerektiği de kuşkusuzdur.Somut olaya gelince; her ne kadar Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Yasasının 213 ve 2644 sayılı Tapu Yasasının 26. Maddesi uyarınca tapulu taşınmazların harici satışı geçersiz ise de, taşınmazın tümü bakımından fiili kullanma biçimi oluştuğuna göre, davacının kullanımına bırakılan yer dışındaki bölüm için dava açtığı gözetildiğinde , başka paydaşların kullanımına terkedilen yer bakımından davacının kullanıma yönelik bir ilişkisi kalmadığından, davacının bir yandan fiili kullanma biçimine göre kendisine bırakılan bölümü kullanırken bir yandan başka paydaşa özgülenen bölüm bakımından dava açması ve elatmanın önlenmesini istemesi iyiniyet kuralı ile bağdaşmadığı gibi hukuki yarar da bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 Sayılı Yasanın geçici 3. maddesine göre) açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.