Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10696 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2535 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ELAZIĞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/12/2012NUMARASI : 2010/520-2012/499Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup, Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan 1918 doğumlu F. K.'ın 21.5.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı çocukları E.ra, K.T.ve Ş. ile davalı oğlu A.'in kaldığı; miras bırakan tarafından, çekişmeli 204,205,496,498 parsel sayılı taşınmazların 12.4.2000 tarihinde satış yoluyla davalı M.'e; M.tarafından da 1.6.2001 tarihinde davalı A.e satış suretiyle devredildi anlaşılmaktadır.Davacıların, miras bırakan F. K.'ın, mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak, davalı oğlu A.'e devredilmek üzere çekişme konusu 4 parça taşınmazını diğer davalı M.e satış yoluyla temlik ettiğini, onun da davalı A.'e devretiğini ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları; davalıların ise, taşınmazların miras bırakan tarafından Hacca gitmek için davalı M.'e satışının yapıldığını, bedelinin alındığını, A.'inde bu yerlerin M.tarafından satışa çıkarıldığını duyması üzerine satın aldığını, muvazaalı işlem yapılmadığın belirterek, davanın reddini savundukları görülmektedir.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya bakıldığında, miras bırakanın varlıklı biri olup, taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı gibi, ihtiyaç sahiplerine yardımlarda bulunduğu, murisin sürekli davalı oğlu ile birlikte aynı evde yaşadığı, birlikte çiftçilik yaptıkları, temlik öncesi ve sonrasında çekişmeli taşınmazları davalı oğlu A.'in işlettiği, gelirlerinin ve harcamalarının ortak olduğu, davalılar M.ve A.'in yakın arkadaş oldukları,muris tarafından çekişmeli 4 parça taşınmazın aynı akitle davalı M.'e, onunda kısa süre sonra davalı A.'e satış yoluyla devrettiği, çekişmeli taşınmazların akitte gösterilen değeri ile gerçek değeri arasında aşırı oranda fark bulunduğu görülmektedir.Tüm bu olgular, yukarıda belirtilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın, çekişmeli taşınmazlarını, davalı M.'i aracı kılmak suretiyle mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğlu A.e temlikini sağladığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.