MAHKEMESİ: KEMER 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 19/07/2012NUMARASI: 2011/96-2012/445Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Davacı, 275 ada 8 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, imar uygulaması neticesinde davalıya ait ev ve ağaçların taşınmazı içinde kaldığını, davalının taşınmazı duvarla çevirip kullanmasına engel olduğunu, davalının 3194 S.K.’nun 18. maddesinden kaynaklanan bir hakkı bulunmadığını ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir. Davalı, elatmanın önlenmesi ve yıkım taleplerinin kabulü için yapının rayiç bedelinin davacı tarafça depo edilmesi gerektiğini belirterek, rayiç bedelin mahkeme veznesine depo edilmesine, aksi takdirde davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece" ...kısa kararda ve gerekçeli kararda, “Davan??n Kabulüne” şeklinde infazda tereddüde yol açacak biçimde hüküm oluşturulmasının doğru olmadığı, öte yandan, davacının maliki olduğu 49 sayılı kadastral parselin imar uygulamasına tabi tutulduğu ve davacıya 275 ada 8 sayılı imar parselinin verildiği, davalının ise 48 sayılı kadastral parselin paydaşı olduğu, imar uygulaması sonucu 275 ada 6 ve 7 nolu parsellerde paydaş kılındığı, 275 ada 8 sayılı imar parselinin, kısmen 48 sayılı kadastral parselin sınırları içinde kaldığının bilirkişi raporu ile saptandığı, ancak, davalıya ait binanın, imardan önce mi, sonra mı yapıldığı konusunda hükme yeterli bir araştırma yapılmadığı, bu durumda, davalının binasının ne zaman yapıldığının açıklığa kavuşturulması, imardan önce yapıldığının saptanması halinde 3194 Sayılı Yasa’nın 18. maddesinin uyuşmazlığın çözümünde gözününde tutulması, aksi halde mutlak olarak elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne karar verilmesi" gereğine değinilerek karar bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyulmuş olmakla yapılan yargılama sırasında, davacı vekili, binanın imardan (önce )yapıldığını, ancak, davalıya herhangi bir ödeme yapılmadığını ve davalı ile aralarında bir anlaşmalarının söz konusu olmadığını; davalı vekilininde, davacı ile aralarında anlaşma olmadığını, herhangi bir ödeme yapılmadığını beyan ettikleri anlaşılmaktadır.Mahkemeninde kabulünde olduğu gibi, taraf vekillerinin beyanları ve tüm dosya kapsamından, davalıya ait binanın imardan önce yapıldığı açıktır.Bu durumda, davacının kayden maliki olduğu çekişme konusu 8 sayılı parselin, imar uygulaması sonucu oluştuğu, üzerindeki binanın imar uygulamasından önce davalı tarafından yapılıp tamamlandığı saptandığına göre, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin davalı yararına uygulanarak, bina bedelinin davalıya ödenmesi gerekeceği tartışmasızdır.Ne var ki, Mahkemece, anılan yasal düzenleme gereği yıkımı istenen binanın kaim bedellerinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi için davacı tarafa önel verilmeksizin, davacının, davalıya ödemede bulunmadığı, ortaklığın giderilmesine dair bir davada açılmadığı, bu nedenle, davalının, davacıya ait imar parseli üzerinde imardan önce kendi parseli diye yaptığı yapıyı ömrünü dolduruncaya kadar kullanma hakkı bulunduğu gerekçesiyle davanını reddine karar verilmiş olması doğru değildir.Hal böyle olunca, Mahkemece, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi hükmü gözetilerek, yıkımı istenen binanın kaim bedelinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi için davacı tarafa önel verilmesi, kaim bedelin davacı tarafça depo edilmesi halinde, davalının elatmasının önlenmesine ve yıkıma karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacı vekilinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle; hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.