MAHKEMESİ : FETHİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/04/2013NUMARASI : 2011/1-2013/498Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı M.. Ö.. vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan Ş.. Ö..'ün 973 ve 2769 parsel sayılı taşınmazlarını 27.12.2006 tarihinde davalı Remziye'ye, Remziye'nin de 04.07.2008 tarihinde davalı Tayyar'a, Tayyar'ın da 06.02.2009 tarihinde murisin kardeşinin çocuğu, Remziye'nin de eşi olan davalı Mehmet'e satış suretiyle aktardıkları, 1934 doğumlu, evli ve çocuksuz olarak ölen miras bırakanın geride mirasçıları olarak davacılar, davalı M.. Ö.. ile karısının da aralarında bulunduğu mirasçılarının kaldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; beyanları alınan davacı tanıkları B.. T.. ile Z. Ö.'ün davacılardan Ş.. T.. ile A.. Ö..'ün çocukları olup, anne ve babalarının açtıkları davada onlar aleyhine beyanda bulunmalarının beklenemeyeceği, öte yandan muris ile aynı köylü olan davalı tanığı H.. Ö..'ün; ''Miras bırakanın yaklaşık 10 sene kadar önceki bir dönemde borçlandığı, borçlarından dolayı dava konusu evi satmaya kalktığı'' yönündeki anlatımı, yine taraflarla akrabalığı bulunmayan tanıklar Ş. K ile S. K.'ın; ''Arazi alacağını söyleyen davalı Mehmet'e toplam 18.000.-TL borç para verdikleri'' yönündeki beyanları, özellikle de davanın kabulü halinde menfaati bulunan miras bırakanın eşi olan tanık A.. Ö..'ün keşifte ve 05.12.2012 tarihli duruşmadaki; ''miras bırakanın maddi durumunun bozulması sebebi ile bir tarla sattığını, borcu karşılamaya yetmeyince dava konusu yerleri Remziye'ye sattığı'' yönündeki anlatımı değerlendirildiğinde, murisin iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de; ........ T.C. numaralı M.. Ö.. davacı olduğu halde, karar başlığında davalılar arasında gösterilmiş olması da isabetsizdir.Davalı M.. Ö.. vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.