MAHKEMESİ : BESNİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/03/2014NUMARASI : 2013/112-2014/89Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.Davacı, oğlu Bülent'in davalının eşi Remzi'ye borcu olduğunu, oğlu aleyhinde icra takibi yapıldığını, borç sebebiyle ve borcun ödenmesinden sonra kendisine iade edilmek üzere dava konusu 359,361 ve 847 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kardeşi olan davalıya devrettiğini, borcun mahsuplaşma sonucunda ödendiği halde davalının taşınmazları iadeye yanaşmadığını ileri sürerek tapu iptali ile adına tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazların kendisine borç karşılığında devredildiğinin doğru olduğunu ancak kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 359,361 ve 847 parsel sayılı taşınmazların 1/6’şar paylarının davacı adına kayıtlı iken, 18/12/2007 tarih, 3150 yevmiye numaralı aynı resmi senetle davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.İddianın ileri sürülüş biçimi itibariyle olayda inançlı işlem iddiasına dayanıldığı sabittir.Bilindiği üzere, inanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan , onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verilme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Öte yandan, inançlı işleme dayalı davanın 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı kapsamında yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Yazılı delil bulunmadığı takdirde ispat yükü kendisinde olan inanan tarafın inanılana karşı yemin teklif edebileceği de uygulamada benimsenmiştir.Yemin, taraflardan birinin davanın çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun belirlediği şekilde mahkeme (hakim) önünde beyanda bulunmasıdır. Yemin eden taraf bu beyanın doğruluğunu namus, şeref ve kutsal saydığı bütün inanç ve değerleri ile teyit etmektedir. Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğindedir. Kati yemin, ispat yükü kendisine düşen tarafın davanın halline etkili bir vakıanın ispatı için diğer tarafa teklif ettiği yemin olup, 6100 sayılı HMK'da yemin 225-239.maddeler arasında düzenlenmiştir. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse diğer tarafa yemin teklif edebilir. Yani yemin teklifini, ispat yükü kendisine düşen taraf yapar. Yemin teklifi, davanın karşı tarafına yapılır. İspat yükü kendisine düşmeyen taraf diğer tarafa yemin teklif ederse, diğer taraf yemin etmiş bile olsa, bu yemin geçersizdir.İspat yükü kendisine düşen taraf başlangıçta diğer delilleri ile birlikte yemin teklifinde de bulunabilir. Bu halde öncelikle diğer delilleri incelenir, bunlar ile iddia ispat edilirse yemin teklifine gerek kalmaz. Buna karşılık, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullandırılmalıdır. Bu durumda mahkemenin, iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş olan tarafa yemin teklif etme hakkı olduğunu hatırlatması uygun olur. (B.Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulu, Altıncı Baskı, cilt III, syf 2483-2562)Somut olayda, çekişme konusu taşınmazların borç karşılığı temlik edildiği tarafların ve mahkemenin kabulünde olup, davacı tarafça iddia edilen inançlı işleme ilişkin yazılı bir belge sunulamamıştır. Ne var ki, davalı taraf borç karşılığı devri kabul etse de, taşınmazların borç ödendiğinde iade edileceği konusu kabul edilmemiştir.Hal böyle olunca, davacının yemin deliline dayandığı gözetilerek, davacı tarafa taşınmazların borç ödendiği takdirde iade edilmek üzere verildiği ve borcun ödendiği konusunda yemin önerme olanağının tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.