Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10673 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 8538 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ: BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 13/04/2006NUMARASI: 2005/646-285Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki bulunduğu . parseldeki H blok . nolu bağımsız bölümün 30.09.1998 tarihli gayrımenkul satış ve borçlanma sözleşmesi ile davalıya satıldığını, adına taşınmazın tahsis edildiğini ve aynı tarihli Yuva Kredisi Borçlanma Sözleşmesi ile davalının 10.881.000.000.-TL. borçlandığını, kredi borçlarının davalı tarafından ödenmediğini, bu nedenle yapılan tahsisin kaldırıldığını, ihtara rağmen taşınmazın teslim edilmediğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalı, tüketici mahkemesinin görevli olduğunu ileri sürüp davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle ile görevsizlik kararı verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi 'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, kat mülkiyeti kurulmuş üzerinde bina bulunan ve mülkiyeti kayden davacı bankaya ait çekişme konusu bağımsız bölümün taraflar arasında düzenlenen satış şartnamesi (sözleşmesi) gereğince davalıya tahsis edildiği, sonradan davalının protokolde öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediğinden bahisle davacı bankanın, tahsis işlemini iptal ederek, taşınmazı kullanımına son vermesi için davalıya ihtar çektiği, buna karşın davalının kullanımını sürdürmesi nedeniyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, çekişmenin tüketici mahkemesince çözüme bağlanacağı gerekçesiyle davanın görev sebebiyle reddine karar verilmiştirHemen belirtilmelidir ki, iddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriğine göre, taraflar arasındaki çekişmenin taşınmazın mülkiyetinin aidiyetinden değil, Türk Medeni Kanununun 683/2.maddesi hükmünde öngörülen mülkiyetin korunmasından kaynaklandığı açıktır. Buna göre, olayda Tüketicinin Korunması Hakkındaki 4077 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulama yeri bulunmadığı, başka bir anlatımla çekişmenin çözümünün aynı yasanın 23.maddesi hükmü gereğince tüketici mahkemesine ait olmayıp genel mahkemelerin görevinde bulunduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.