Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10670 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 8004 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: ORTACA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 13/01/2011NUMARASI: 2009/181-2011/7Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalı adına kayıtlı 1487 parsel sayılı taşınmazın 96 m2 lik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını, ayrıca dava konusu taşınmazın 6831 Sayılı Yasanın 2/b maddesi uyarınca Hazine adına orman dışına çıkarılan yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, tapu iptali ile elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “…mahallinde yapılan uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak, yeni imar parsellerinin, dava konusu kadastral parselde kapsadığı alanın belirlenmesi, varsa yeni maliklerin usuli dairesince davada taraf edilmesi, kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığı belirlenen bölüm yönünden sicile yansıyan imar parseli üzerinden infaza elverişli rapor ve kroki alınarak hüküm kurulması gerekirken, infaz kabiliyeti olmayan kadastral parsele göre karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi .. ..raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; tapu iptal, tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, son verilen karar ile 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.7.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.Hal böyle olunca; işin esasının değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.Davacı Hazine’nin temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.