Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10668 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 6801 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: AYDIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 30/03/2011NUMARASI: 2010/263-2011/196Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakanı annesi Ş.nin 1079 parselde maliki olduğu 774/1080 payı davalı oğullarına satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalılardan K., çekişme konusu payı bedelini ödeyerek aldığını, davalı M. ise, murisin davacıya arsa alması nedeniyle payın kendisine temlik edildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, muris tarafından davalılara yapılan pay temliklerinin mal kaçırma amaçlı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların miras bırakanı Ş.’nin çekişme konusu 1079 parsel sayılı taşınmazdaki 774/2080 payından, 350/2080 payını 09.06.1976 tarihinde davalı oğlu M.’e, 424/2080 payını 03.04.1979 tarihinde davalı oğlu K.’a satış suretiyle temlik ettiği, davacının davalılara yapılan temliklerin muvazaalı ve mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olaya gelince, davacıya kayda dayalı bir kazandırma veya temlik olmadığı gibi, dava dışı mirasçılara da temlik yapılmamıştır. Öyleyse, usulüne uygun bir paylaştırma bulunduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Öte yandan, davalılardan M., temlik nedeniyle bir bedel ödemediğini beyan etmiştir. Diğer davalı K.’ın ödeme savunması kanıtlanamadığı gibi, tanık beyanlarından miras bırakanın sağlığında davalıları kastederek taşınmazı elinden aldıklarını söylediği ifade edilmiştir.Hal böyle olunca, davalılara yapılan pay satışının mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması yerinde değildir.Davacının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.