Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10660 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 9698 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : KADİRLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/09/2011NUMARASI : 2010/432-2011/466Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, Mahkemece, davacının, Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına değer verilmek suretiyle, el atmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddiyle, aleyhindeki hükmün ONANMASINA, Ancak, davacı ile davalı baba oğul olup, davalının, kayden davacıya ait çekişmeli taşınmazı 20 yıla yakın zamandan beri çekişmesiz ve aralıksız vaziyette kullandığı tanık anlatımları ve dosya kapsamıyla sabittir. Mülkiyet hakkı sahibi olan davacı tarafından, davalının taşınmazı kullandığı bu süre zarfında, taşınmazın terk edilmesi bakımından her hangi bir ihtar çekilmediği, ikaz edilmediği tartışmasızdır. O halde, bu kadar uzun süre zarfında davacının, davalının taşınmazı kullanımına ses çıkarmadığı gözetildiğinde, bu hususun kullanıma muvafakat anlamında değerlendirilmesi gerekeceği açıktır.Bu durumda, davalının, dava tarihine kadar taşınmazı davacının izni ile kullandığı ve dava açılmakla muvafakatin geri alındığı, davanın açıldığı tarihe kadar ki kullanımında kötüniyetli olmadığı kabul edilmelidir. Bir başka ifadeyle, bu husus, taraflar arasında Borçlar Kanunu'nun 299. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 379.) maddesi uyarınca şifahi olarak ariyet aktinin gerçekleştirildiği ve aynı Yasanın 304. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 384.) maddesi gereğince feshedilerek akte son verildiği şeklinde değerlendirilmelidir.Bu kural karşısında, taşınmazı haklı ve geçerli bir hukuki sebebi bulunmaksızın kullanan kişinin (şagilin) taşınmaz malikine ödemekle yükümlü olduğu en azı kira bedeli, en fazlası mahrum kalınan gelir kaybı olan haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden davalıyı sorumlu tutmak olanaksızdır.Hal böyle olunca, ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davalının ecrimisilden sorumlu tutulmasına karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin, temyiz itirazları değinilen bu yöne ilişkin olarak yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.