Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10644 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 11277 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/01/2010NUMARASI : 2009/555-2010/20Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanları H. dava konusu 22 ayrı taşınmazı hukuki ehliyete haiz olmadığı dönemde mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve miras payı oranında tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.Davalı, miras bırakana ve 1971 yılından beri vasisi olduğu dava dışı kardeşine baktığını, temliklerin muvazaalı olmadığını, muristen kalan 47 tane taşınmazın bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.Davanın kabulüne dair verilen karar Dairece; “... İddianın ileri sürülüş biçiminden davada ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayanıldığının görüldüğü, ne var ki, ehliyetsizlik iddiası kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerekeceğinden öncelikle bu iddia yönünden bir araştırma yapılmasında zorunluluk bulunduğu, ancak bu hususun değerlendirilmediği, hal böyle olunca, belirtilen ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilip miras bırakanın hukuki ehliyete haiz olduğunun saptanması halinde ileri sürülen diğer hukuki sebep yönünden sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ehliyetsizlik iddiasının kamu düzenine ilişkin olduğu gözetilmeksizin bu konuda bir araştırma yapılmadan hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı ” gereğine değinilerek bozulması üzerine, mahkemece önceki kararda direnildiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca; “ ... Dosyada murisin tasarruf ehliyetinin bulunmadığını gösteren hiçbir delil ve emare olmadığı gibi bu konuda taraflarca ileri sürülen bir iddia ve savunma da bulunmadığından yerel mahkemenin ehliyetsizlik yönünden bir araştırma yapılmasının gerekmediğine ilişkin direnme gerekçesinin yerinde olduğu, ne var ki, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının özel dairece incelenmediğinden dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine” karar verilmiş olmakla, tetkik hakimi ..... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1915 doğumlu olan miras bırakan H. K.'un bir kısmında tam malik, bir kısmında paydaş olduğu çekişme konusu 22 parça taşınmazını 25.02.1997 tarihinde Ölünceye Kadar Bakım Akti karşılığında tapuda davalıya temlik ettiği, murisin 31.03.2004 tarihinde vefat ettiği, geride mirasçı olarak eşinin de kendisinden evvel 09.08.1989 tarihinde vefat etmiş olması sebebi ile davacı kızı, davalı oğlu ile davalı tarafından bakılan dava dışı oğlu H.K.'un kaldığı, davalının, çekişme konusu taşınmazların davalıya temliklerinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, halen murisin paydaşı olduğu geride 43 adet taşınmazın bulunduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll) Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakanın temlik yaptığı tarihte 82 yaşında olduğu, eşinin 1989 yılında öldüğü, davalının annesinin ölümünden önce annesine, babasına ve zihinsel özürlü kardeşine baktığı, annesinin ölümünden sonra miras bırakan babası ve özürlü kardeşine bakmayı sürdürdüğü, babasının ölümünden sonra da halen özürlü kardeşine bakıp, gözettiği miras bırakanın temlik dışı paydaşı olduğu 43 parça taşınmazının olduğu, davacıya da ev alırken parasal katkıda bulunduğu dosya içeriği ve tanık ifadelerinden anlaşılmaktadır. Bu maddi olgular yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde; miras bırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmediği, temliklerin bakım amaçlı olduğu, davalının da bakım borcunu fazlasıyla yerine getirdiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.