Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10616 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6748 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/03/2012NUMARASI : 2010/131-2012/89Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, mahkemece muris tarafından davalıya sicil kaydı üzerinden yapılan bir temlikin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Gerçekten de 7 parseldeki 12 nolu bağımsız bölüm yönünden 01.04.1974 tarih ½ sayılı İçtihatı Birleştirme kararına konu teşkil edecek nitelikte doğrudan muris tarafından davalıya yapılan bir temlikin bulunmadığı saptanarak davada tenkiste istenmediği gözetildiğinde bu taşınmaz bakımından mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. O halde davacıların bu taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile aleyhlerindeki hükmün ONANMASINA. 2 parseldeki 8 ve 10 nolu bağımsız bölümlere yönelik temyiz itirazlarına gelince; Taşınmazın öncesinde murisin mirasbırakanı eşi Sebahat'e ait iken ölümü ile ¼ payın miras yolu ile .'e intikal ettiği ve S. tarafından da 31.07.2009 tarihinde davalı A.'ye satış suretiyle intikal ettirildiği kayden sabittir. O halde bu taşınmazlarla ilgili temlik edilen pay yönünden gerekli inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olup olmadığının ortaya konulması gerekmektedir.Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması bu arada yargılama sırasında sözkonusu çekişme konusu 2 nolu parselin 8 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin el değiştirmesi karşısında mirasbırakan tarafından intikal ettirilen ¼ pay yönünden davacılara 6100 sayılı HMK.nun 125. maddesi (1086 sayılı HUMK.nun 186. maddesi ) hükmü uyarınca gerekli usuli işlemin ikmal ettirilmesi ondan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile; hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.