Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10614 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 11529 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : ÜMRANİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/05/2011NUMARASI : 2010/52-2011/304Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın,ecrimisil isteği yönünden kabulüne ve diğer istekler yönünden reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup mahkemece ecrimisil isteğinin kabulüne,diğer isteklerin reddine karar verilmiştir.Gerçekten de taşınmazın davalılar tarafından kullanıldığı sabittir. Türk Medeni Kanununun 684. maddesi hükmü uyarınca yapı arzın mütemmim cüzü olduğundan davacının zemindeki mülkiyet hakkına dayalı olarak yapıdan da yararlanması gerektiği halde davalıların varolan yapıları bizatihi kendileri kullandığından haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden davalıların davacının payı oranında sorumlu tutulmalarına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.O halde davalıların tüm temyiz itirazları yerinde olmayıp reddi ile aleyhlerindeki hükmün ONANMASINA,Davacının temyiz itirazlarına gelince; Türk Medeni Kanununun 695/2. maddesi hükmü uyarınca taşınmazlarda yararlanma,kullanma ve yönetime ilişkin önceden alınan kararların sonradan paydaş olan veya pay üzerinde ayni hak kazananları bağlaması için bunların tapu kütüğüne şerh edilmesi gerekir.Öte yandan paylı mülkiyet üzere olan bir taşınmazda tüm paydaşları kapsar şekilde taşınmazın kullanımı açısından bir harici taksim sözleşmesi veya böyle bir sözleşme yok ise uzun zamandan beri açıkta paydaş kalmayacak şekilde her paydaşın kullandığı bir yer varsa ve bu konuda fiili bir durum yaratılmış ise ahde vefa prensibi uyarınca ortaklığın giderilmesi davası açılıncaya kadar bu olguyu korumak gerekeceği kuşkusuzdur.O halde, yukarıda değinildiği şekilde çekişmeli taşınmazın kullanımı ve tasarrufu yönünden paydaşlar arasında harici bir taksim veya fiili bir durum yaratılmadığına göre davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleştiği gözetilerek davacının Türk Medeni Kanununun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet ve 688. maddede tarifi yapılan paylı mülkiyet hükümleri uyarınca elatmanın önlenmesi isteği bakımından da davacının payı oranında isteğin kabulüne karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.Ayrıca davada yıkım da istenilmiştir.Yıkımı istenilen yapıların 3194 sayılı İmar Yasasına aykırılık teşkil ettiği ve kaçak yapıldığı belirtilerek idarece aynı yasanın 32. ve 42. maddeleri uyarınca yapı mühürlenerek yıkım kararı alındığına göre yapıların korunması gerekmeyeceği de sabittir. Ne varki; çekişme konusu taşınmaz yönünden Ümraniye 3. Sulh Hukuk Mahkemesinde 2011/703 E. sayı ile derdest bulunan ortaklığın giderilmesi davası olduğu görülmektedir.Bu dava neticesinde verilecek karar sonucunda taşınmazın el değiştirmesi muhtemel bulunduğundan böylesi bir durumun da davadaki davacının sıfatını etkileyeceği açıktır.Öyleyse yıkım isteği bakımından ortaklığın giderilmesi davasının bekletici sorun kabul edilerek orada belirlenecek duruma göre neticeye gidilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile; hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.