MAHKEMESİ : SİVAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/02/2011NUMARASI : 2008/133-2011/58Taraflar arasında görülen davada; Davacı Hazine, 51 ve 52 sayılı parsellerin mütegayyip eşhastan intikal eden yerlerden olduğunu ileri sürerek, tapu iptali-tescil istemiştir.Davalılar, kadastro tespitinden itibaren hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, dairece; “çekişmeli 51 ve 52 parsel sayılı taşınmazların 1985 yılında yapılan kadastro sırasında tapu kayıtlarına dayalı olarak kişiler adına paylı olarak tespit edildiği ve tespitlerinin 11.3.1986'da kesinleştiği görülmektedir.Davacı Hazine, taşınmazların mütegayyip eşhastan kaldığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 18/2. maddesinde " Orta malları, hizmet malları, orman ve devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez. " hükmü yer almaktadır. Davada, taşınmazların mütegayyip eşhastan kaldığı, bir başka deyişle yukarıda değinilen yasa maddesi kapsamında, kanunları uyarınca devlete intikal eden yerlerden bulunduğu ileri sürüldüğüne ve bu iddianın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiasını da içerdiği ve bu sebeple intikal eden taşınmazın kamu malı olduğu gözetildiğinde, somut olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesindeki hak düşürücü sürenin uygulanabileceğini söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek, taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 51 ve 52 parsel sayılı taşınmazların davalılar ve dava dışı O. E.K. adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, hazinenin taşınmazların mütegayip eşhastan kalan yerlerden olduğunu ileri sürerek tamamına yönelik iptal ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda, mahkemece, öncelikle davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi bakımından dava dışı kayıt maliki O. E. K.’nun davada yer almasının sağlanması gerekeceği kuşkusuzdur.Öte yandan; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesi hükmüne ilave düzenlemeler getiren 5841 sayılı yasa gereğince davanın hak düşürücü süreden dolayı reddi karar tarihi itibariyle doğru ise de, anılan yasanın 12.05.2011 tarihinde Anayasa Mahkemesinin 31/77 sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün 23.07.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği açıktır.Her ne kadar Anayasanın 153. maddesi hükmü uyarınca, Anayasa Mahkemesinin kararlarının geriye yürümeyeceği ilkesi kabul edilmişse de, 12.03.1969 tarih, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde belirtildiği üzere, iptal hükmü kazanılmış hak olgusunun istisnasını teşkil eder ve kamu düzenini ilgilendiren durumlarda iptalden önceki hükmün ilgilisine her hangi bir hak bahşetmeyeceği de tartışmasızdır. Diğer bir taraftan, mahkemece dairenin “3402 Sayılı Yasanın 18/2.maddesi kapsamında kalan taşınmazlar yönünden aynı yasanın 12/3.maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü süreye tabi olmayacağına” ilişkin bozma kararına uyulmuş olmakla bozma kararı lehinde olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturacağından mahkemenin de bu olguyla bağlı olacağı sabittir. Bu belirleme karşısında iddianın hak düşürücü süreye bağlı olup olmadığı çekişmenin dışında kalıp işin esasının araştırılması çerçevesinde ihtilafın çözüme kavuşturulması gerekeceği asıldır. O halde, mahkemece, taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin eksiksiz toplanarak, taşınmazın 3402 sayılı yasanın 18/2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.