MAHKEMESİ : PAZARCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/12/2013NUMARASI : 2013/235-2013/915Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mülkiyeti Belediye'ye ait 87 ada 88 ve 89 parsel sayılı taşınmazların ihale yoluyla satıldığını, ancak daha sonra İdare Mahkemesince ihalenin iptaline ilişkin kararın kesinleştiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile P.. B.. adına tescilini istemiştir.Davalılardan M.. S.., Belediyeden ihale ile satın aldığı 89 parsel sayılı taşınmazı İ.. U.. isimli şahsa satış suretiyle temlik ettiğini, davada taraf sıfatı olmadığını, davalılar M.. Ö.. ve İ.. U.., taşınmazları tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetle Belediye dışındaki kişilerden satın aldıklarını, davalı M.. K.., ihale yoluyla Belediyeden herhangi bir taşınmaz satın almadığını, davada taraf sıfatı bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalıların dava konusu taşınmazları ihale yoluyla satın alan şahıslardan tapu siciline güvenerek iyiniyetle edinen 3.kişi konumunda oldukları, TMK'nın 1023.madde koruyuculuğundan yararlanacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 87 ada 88 ve 89 parsel sayılı taşınmazlar P.. B.. adına kayıtlı iken Belediyenin 5.1.2007 tarihli Meclis Kararı ve 7.2.2007 tarihli Encümen Kararına istinaden Belediye Başkanlığı tarafından 89 no'lu parselin 20.3.2007 tarihinde davalı M.. S..'a, 88 no'lu taşınmazın ise 21.3.2007 tarihinde dava dışı ... Tekstil ... Yağ Tarım San.Tic.AŞ'ne satıldığı, M.. S..'ın 89 sayılı parselin tamamını 4.6.2007 tarihinde davalı İ.. U..'e, ... AŞ'nin ise 88 sayılı parselin 1/2 payını üzerinde bırakıp kalan 1 /2 payını 26.3.2007 tarihinde davalı M.. Ö..'e devrettikleri, husumet kendisine yöneltilen M.. K..'ın taşınmazlarla şahsen bir ilgisi bulunmayıp dava dışı şirketin temsilcisi olduğu, şirket aleyhine ise usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı, öte yandan, Gaziantep 2. İdare Mahkemesinde P.. B.. aleyhine açılan 2007/178 Esas sayılı dava sonunda " ihale işlemi hukuka uygun olmadığından dava konusu işlemin iptaline" karar verilerek, kararın 18.7.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır../..Hemen belirtilmelidir ki, tapu sicillerinin tutulması bir takım prensiplere bağlı olup; bunlardan ilki tescil, ikincisi sicilin güvenilirliği ( aleniliği ), diğeri Hazine'nin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise; geçerli bir hukuki sebebin bulunması, bir başka ifadeyle, illetten mücerret olmamasıdır. Oluşan bir sicil kaydının korunabilmesi bakımından, illetini teşkil eden geçerli bir sebebin olması zorunludur.O halde, M.. S.. ve ... Tekstil ... Yağ Tarım San.Tic.AŞ. adına oluşan sicilin hukuki mesnedi, ihaledir. O halde, ihalenin iptali ile sicilin hukuki dayanaktan yoksun kalacağı ve Türk Medeni Kanunu'nun 1025.maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği sabittir. Ancak bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. ../...Somut olayda, davalılardan son kayıt maliki olan İ.. U.. ve M.. Ö..'ün ikinci el konumunda oldukları gözetildiğinde koşulların varlığı halinde TMK'nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanacakları kuşkusuzdur. Ancak, ikinci el konumundaki bu davalıların iyiniyetli olup olmadıkları hususunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Diğer taraftan, tapu iptal ve tescil davaları kayıt malikleri aleyhine açılır. Davaya konu 88 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının mülkiyeti şirkete ait olup husumet şirketin temsilcisinin şahsına yöneltilmiştir. Kayıt maliki durumundaki şirket davalı değildir.Hâl böyle olunca; davalılar M.. K.. ve M.. S..'ın kayıtlarla bir ilgilerinin olmadığı gözetilerek haklarındaki davanın reddine karar verilmesi bu sebeple doğrudur. İbrahim ve M.. Ö..'ün ise iyiniyetli olup olmadıklarının açıklığa kavuşturulması için yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma, soruşturma ve inceleme yapılarak tarafların bu doğrultuda bildirecekleri tüm delillerin toplanması ve irdelenmesi, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacı vekilinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.