Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10578 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 8381 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/05/2009NUMARASI: 2002/2634-2009/568Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, kıyı kenar çizgisi içinde kalan 66 parsel sayılı taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında davalılar adına tescil edildiğini, içinde davalılara ait evler bulunduğunu ileri sürüp tecavüzlü kısmın tapusunun iptali ile davalıların elatmasının önlenmesini ve bu kısımdaki yapının yıkımını istemiştir.Davalılar, hak düşürücü sürenin geçtiğini, tapu kaydının tapulama sebebiyle oluşturulmuşsa da sicilin geldisinin iskan tahsisine dayandığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, 5841 Sayılı Yasa uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve kayıt terkini isteğine ilişkin olup,Yerel Mahkemece kurulan hüküm, Dairece, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri gözetilerek davanın ve birleşen davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş olmakla yapılan yargılama sonucunda davanın ve birleşen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiği görülmektedir.Gerçekten de, işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak, anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve henüz Resmi Gazetede yayınlanmadığı için bu defa aynı tarih aynı esas ve 2011/27 sayılı karar ile iptal hükmünün de eldeki davalara uygulanmak üzere yürürlüğünün durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı karşısında işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı; diğer taraftan, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun gözetilmek suretiyle bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. Davacı Hazinenin temyiz isteği yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( yeni 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı ( yeni 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi HUMK.'nun 428.maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,19.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.