Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10557 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9684 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : NAZİLLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/02/2014NUMARASI : 2010/239-2014/72Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı vasisi, akli dengesi yerinde olmayan davacının maliki olduğu 36 parsel sayılı taşınmazının davalı tarafından kandırılarak değerinin çok altında bedel ile satın alındığını ileri sürerek ödenen bedelin iadesi ile tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ehliyetsizlik iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Davacının maliki olduğu 36 parsel sayılı taşınmazı 01.06.2009 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği kayden sabittir.Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme sonunda Adli Tıp Kurumundan elde edilen rapor ile akit tarihi itibariyle davacının ehliyetli olduğu belirlenerek ehliyetsizlik iddiası bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada aynı zamanda hile iddiasına da dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; mahkemece hile iddiası bakımından herhangi bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmadan sonuca gidilmiştir.Hâl böyle olunca; davada ileri sürülen hile iddiası yönündende tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri tüm delillerinin toplanması, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı vasisinin bu hususa ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.