MAHKEMESİ : PERŞEMBE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/12/2012NUMARASI : 2006/342-2012/272Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tenkis isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, işlemin gerçek satış olduğu gerekçesi ile iptal tescil isteğinin reddine, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan E.nin 04.01.2006 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları olan davanın taraflarını bıraktığı, miras bırakanın sağlığında 05.05.2000 tarihinde ölümünden sonra da geçerli olmak üzere tüm taşınmazlarının satış yetkisini de içerir şekilde davalının eşi olan K.'yi vekil tayin ettiği, Kamile'nin miras bırakana ait 123 ada 8 parsel,120 ada 10 parsel, 104 ada 2 parsellerdeki payının tamamını 23.03.2006 tarihinde, 308 ada 1 ve 2 parseller payının tamamı ile 282 ada 43 parselin tamamını 27.01.2006 tarihinde davalı eşine satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706, Türk Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.Hal böyle olunca, miras bırakanın gerçek iradesi ve amacının yukarıdaki ilkeler uyarınca saptanması, bunun içinde miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı, davalının alım gücünün bulunup bulunmadığı, eğer satış gerçek ise sağlığında miras bırakana ya da temlik ölümden sonra gerçekleştiğinden mirasçılara davalının bir ödeme yapıp yapmadığının, vekaletnamede ölümünden sonra da geçerli olduğu hususunun yazılı olmasının özel bir amaç taşıyıp taşımadığının açıklığı kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildirKabule göre de; mahkemece işlemler satış olarak kabul edilmiş olup, gerçek satış durumunda tenkis hükümlerinin uygulanamayacağı hususunun gözetilmemiş olması da isabetsizdir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.