MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/04/2012NUMARASI: 2009/103-2012/173Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, davalı İshak yönünden tazminat isteğinin kabulüne, diğer davalı yönünden ise reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalı İ..B. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.06.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat C..Ç..ile temyiz edilen davalı O..B.vekili Avukat Ö..F. S.geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davacı M..B.vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, davalı İshak yönünden tazminat isteğinin kabulüne, diğer davalı yönünden ise reddine karar verilmiştir.Davacı, miras bırakanı M..B.tan intikal eden 16 parseldeki payının intikali, iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi ve diğer işlemlerin takibi hususunda davalı İ..ı vekil tayin ettiğini, ancak davalının vekalet görevini kötüye kullanarak bilgisi dışında payını 06.02.2002 tarihinde mirasçılardan R..'in oğlu olan davalı O..a satış suretiyle devrettiğini, bu durumu anılan parselle ilgili Eyüp 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2006/99 Esas sayılı dosyasından açmış olduğu ortaklığın giderilmesi davasında verilen 13.04.2006 tarihli karar ile öğrendiğini, tapuya yansıyan göstermelik bedelin dahi ödenmediğini, davalı O.ın da durumu bilen kişi konumunda olduğunu ileri sürerek, çekişme konusu taşınmazın 16/80 payının tapusunun iptali ile adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde gerçek bedelinin davalılardan tazminine karar verilmesini istemiştir. Bilindiği üzere; Anayasanın 141/3.maddesi ve ona uygun düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. (1086 sayılı HUMK’nin 388.) maddelerine göre bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması zorunludur.Hemen belirtmek gerekir ki; gerekçe, davada tespit edilen maddi vakıalar ile hüküm arasında bir köprü vazifesi görür. Gerekçede hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sunduğu maddi vakıaların hukuki vasıflarını re'sen araştırarak hükmüne dayandırdığı hukuk kurallarını ve hükmünü niçin bunlara dayandırdığını, gerekçede açıklar. Taraflar ancak gerekçe sayesinde tatmin olurlar. Bir hükmün hukuka uygun olup olmadığı ancak gerekçe sayesinde anlaşılabilir.Somut olaya gelince; mahkemece verilen kararın gerekçeli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; dava terditli açıldığı ve iki davalı bulunduğu halde, hangi sebeplerle terditli ilk isteğinin reddedildiği ve hangi sebeplerle davalı İshak yönünden tazminat isteği kabul edildiği halde, diğer davalı yönünden reddedildiği hususlarının açıklanmadığı ve gerekçelendirilmediği görülmektedir. O halde, mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular doğrultusunda gerekçeli karar oluşturulmak üzere karar bozulmalıdır. Davacı vekili ile davalı İ..B.vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflartan davalı vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz eden davacıdan alınmasına, 25.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.