Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10533 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12678 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/04/2012NUMARASI : 2009/318-2012/139Yanlar arasında görülen tapu iptali ve pay oranında tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.06.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı G.. R..ve vekili Avukat M..K.ile temyiz edilen davalı İsmail H..G..ve vekili Avukat M..Ş.Y P.geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen davalı E.. G. vekili Avukat gelmedi yokluklarına duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan M..G.n kat mülkiyeti kurulu 2729 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu meskenini 18.07.2008 tarihinde kardeşi olan davalıya satış suretiyle devrettiği, 1927 doğumlu olan miras bırakanın 24.12.2008 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak 1981 yılında evlendiği davalı eşi ile ilk evliliğinden olma davacı kızının kaldığı anlaşılmaktadır.Davacı, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı İsmail ise, kanser hastalığına yakalanan miras bırakanın hastane masrafları ve acil ihtiyaçları sebebi ile yeri satmaya karar verdiğini, yabancıya mal satmayı sevmemesi sebebi ile kendisine teklifte bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, aşamalarda ise, hastalığı döneminde İstanbul'a giderek murisin yanında aylarca kaldığını, hastanede refakat ettiğini, tüm tedavi ve bakım masrafları ile taksi masraflarını karşıladığını, daha önceden de kendisinden borç para aldığını, eski borçlar ve 27.000.-TL ödeme karşılığında taşınmazın kendisine satıldığını bildirmiştir. Mahkemece, taşınmazın davalı İ..e temlikinin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, davalı E.'nin ise pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtmek gerekir ki, davacının miras payı oranında iptal ve tescil istediği, çekişme konusu taşınmazın davalı E..ile ilgisinin bulunmadığı gözetilerek davalı E..yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213.(6098 sayılı T.B.K. 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan miras bırakan, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olaya gelince, davalı İ..'in de kabulünde olduğu gibi, miras bırakanın temlike konu taşınmaz dışında kira geliri de getiren çok sayıda gayrimenkulünün bulunduğu, Vakıfbank'ta bulunan iki ayrı hesabından birinde 18.03.2008 tarihi itibariyle 29.400.-TL'sinin olduğu, SSK'lı olan murisin evrak arasına alınan özel hastane tedavi evraklarından mal satmasını gerektirecek bir ödemenin sözkonusu olmadığı, bu olgular karşısında miras bırakanın davalı İ..'den borç almasını veya ona taşınmaz satmasını gerektiren bir nedeninin bulunmadığı, kaldı ki davalı İsmail'inde herhangi bir bedel ödediğini ispat edemediği görülmektedir. Anılan bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalı kardeşine temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 25.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.