Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10532 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 7876 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : TUNCELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/10/2010NUMARASI : 2009/125-2010/392Taraflar arasında görülen davada;Davacı, vekil olarak atadığı davalı S.ı azlettiğini ve azilname 11.8.1999 tarihinde tebliğ edildiği halde vekilin paydaşı olduğu çekişme konusu 6 parça taşınmazı yetkisiz olarak diğer davalılara temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilin karar, Dairece; “ ... öncelikle vekaletten azil ile ilgili tebliğ belgesindeki imzanın azledilen vekile ait olup olmadığı hususunun Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla açıklığa kavuşturulması, ... sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, vekilin yaptığı temliki işlemlerin geçerli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, temsil yetkisi olmayan yetkisiz vekilin diğer davalılara kayden yaptığı satışın iptali ile tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir. Hükmüne uyulan bozma ilamında " ... öncelikle vekaletten azil ile ilgili tebliğ belgesindeki imzanın azledilen vekile ait olup olmadığı hususunun Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla açıklığa kavuşturulması, azilnamenin vekile tebliğ edildiği sonucuna varıldığı takdirde diğer davalıların azli bilen veya bilmesi gereken kişiler olup olmadıklarının dosya kapsamı, olayların gelişimi, vekaletten azil ile işlemin yapıldığı tarihler de gözönüne alınarak değerlendirilmesi sonucuna göre bir karar verilmesi " gereğine değinilmiştir.Mahkemece yapılan araştırma sonucunda, Tunceli Noterliğinde düzenlenen azilnamenin davalı vekil S. bizzat tebliğine ilişkin 11.8.1999 tarihli tebligattaki imzanın S. ait olup olmadığı hususunda İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporda " ... 11.8.1999 tarihli tebligatta S. K. atfen atılı imza ile mukayese imzaları arasında tersim biçimi bakımından kısmi benzerlikler bulunmakla birlikte gerek inceleme konusu imzanın, gerekse S.K.'un mukayese imzalarının basit tersimli, taklidi kolay imzalar olmaları nedeniyle daha ileri bir tespite gidilemediği" belirtilmiştir.Tunceli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/53 esas sayılı, vekil S. K. tarafından çekişmeye konu aynı vekaletname ile davacı ve diğer mirasçılara vekaleten açılan iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi istekli davanın 31.7.2003 tarihli oturumunda davacı A. K.'un " ben kardeşim S.K.çok önceden vekalet vermiştim, ancak şimdi onun vekilliğini kabul etmiyorum, ... S.K. adıma vekil olarak katılmasını istemiyorum" şeklinde beyanda bulunduğu, ayrıca, yargılama sırasında tanık olarak dinlenen davalı S.oğlu B.beyanında özetle, 1989 yılında babasının sulu taşınmazı davacı amcasına devrettiğini, karşılığında çekişmeli taşınmazların babasına devredildiğini, sonraki yıllar babası ile amcası arasında alacak borç ilişkisi olduğunu, parayı istediği halde amcasının ödemediğini, bunun üzerine babasının çekişmeli taşınmazları kardeşlerine devrettiğini bildirmiştir.Bu durumda, çekişmeli taşınmazlardaki davacıya ait payların 6.5.2005 tarihinde davacı adına vekil S. tarafından kendi çocukları M. ve S. ile davacının kardeşi ( aynı zamanda vekil S. da kardeşi) M. K. satış suretiyle temlik edilmesine göre, yukarıda değinilen Sulh Hukuk Mahkemesindeki davanın vekil tarafından açılmasına 31.7.2003 tarihli oturumda muvafakat etmeyen ve vekilliğini de kabul etmeyen davacının izin vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, vekilin azledildiğini bildiği ve davacının iradesine aykırı olarak tapuda işlem yaptığı sonucuna varılmaktadır.Öte yandan, çekişmeli payları temlik alan M. K.un davacının ve vekilin kardeşi, M.ve S. ise vekil S. çocukları olması, tüm dosya kapsamı ve olayların gelişimi gözetildiğinde azli bilen veya bilmesi gereken kişiler durumunda oldukları da kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.