Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10478 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9724 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ALANYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/09/2012NUMARASI : 2011/686-2012/845Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, müdahalenin sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 1241 ada 6 parselin davacılar adına kayıtlı olduğu, davalının komşu 5 parselde paydaş olup, dava konusu 6 parselde kayda dayalı bir hakkının bulunmadığı, kayıtların 2002 yılında imar uygulaması sonucu oluştuğu, 5 parsele ilişkin tapu kaydının beyanlar hanesinde “ev A. S.'e aittir” ve “...10.12 m² aynı ada 6 parsele tecavüzlüdür..." şeklinde iki şerhin bulunduğu yine mahkemece yapılan keşif sonucu davalıya ait binanın davacılara ait 6 parsele 10.91 m² tecavüzlü olduğunun tespit edildiği, davacıların el atmanın önlenmesi, taşkın yapının yıkılması ve geriye doğru 5 yıllık ecrimisilin faiziyle ödenmesi istemiyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Ne var ki, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler uyarınca imar öncesi durumu gösteren tüm kayıtların getirtilmesi, binanın tecavüzlü olduğu kısımda imar uygulamasından önce davalı tarafın kayda dayalı bir hakkının bulunup bulunmadığının saptanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi de gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.6.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.