Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10434 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 11730 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ÜMRANİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/09/2011NUMARASI : 2011/54-2011/513Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, birleşen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine ilişkin olarak verilen karar davalılardan G. Ö. ve Y. A. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Asıl dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil, birleşen dava ise son kayıt maliki tarafından açılan elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Y.İ.'nun Ümraniye Sulh 1. Hukuk Mahkemesinin, 04/11/2004 tarih, 2004/1132 Esas,2004/1467 Karar sayılı ilamı ile vesayet altına alınarak kızı F.Z. 'in vasi atandığı, vasi tayin edilen ve husumet izni alan davacı F.Z.'in babası Y.un ehliyetsiz olduğuna değinerek eldeki davayı açtığı, Y.'un yargılama sırasında ölmesi üzerine Ümraniye Sulh 2. Hukuk Mahkemesinin 09/08/2007 tarih, 2007/378 Esas, 2007/827 sayılı kararı ile M. H.'un tereke temsilcisi olarak atandığı, tereke temsilcisinin vekili tarafından yargılamanın yürütüldüğü böylelikle taraf teşkilinin sağlandığı görülmektedir.Miras bırakan Y. İ.'nun davalı torunu E. İ.'yu 27/04/2004 tarihinde vekil tayin ettiği, vekil E.'nin çekişme konusu 5696 parselde yer alan 3 nolu bağımsız bölümü 06/05/2004 tarihli akitle davalı G. Ö.'a, anılan şahsında 11/01/2005 tarihinde diğer davalı Y. A.'ya satış suretiyle temlik ettiği, miras bırakan Y.'un gerek vekaletin düzenlendiği 27/04/2004, gerekse çekişme konusu taşınmazı vekil aracılığıyla davalı G. Ö.'a temlik ettiği 06/05/2004 tarihinde hukuki ehliyete haiz olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığı kayden sabittir.Gerek vekalet akdinin düzenlendiği tarih, gerekse temlik tarihinde davacının hukuki tasarruf yetkisinin bulunmadığı belgelendiğine göre, ehliyetsiz kişinin yaptığı tasarrufun geçerlilik taşımayacağı, başka bir ifadeyle ilk el durumunda bulunan G.Ö.'a yapılan temliki işleme hukuki sonuç bağlanamayacağı açıktır. Ancak son kayıt maliki olan davalı Y. A.'nın ikinci el konumunda olduğu, iyiniyet savunmasında bulunduğu bu durumda ikinci el konumundaki davalı Y. A.'nın iyiniyetli olması halinde edinimlerinin Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi uyarınca korunacağı kuşkusuzdur.Ne varki; bu hususta yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda yeterli bir araştırma yapılmış değildir.Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023. maddesInde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. Fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Diğer taraftan; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde taraf delillerinin toplanması, Y. A.'nın iyiniyetli olup olmadığının saptanması ve sonucuna göre gerek asıl gerekse birleşen dava bakımından bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; 4721 sayılı T.M.K.'nun 28. maddesi uyarınca ölümle hukuki şahsiyet son bulur. Diğer taraftan kamu düzenine ilişkin bulunan sicil tutma ilkesi gözetildiğinde hâkimin doğru sicil tutmakla yükümlü bulunacağı da tartışmasızdır. O halde mahkemece dosyada bulunan muris Yusuf İyisu'nun veraset ilamına göre tüm mirasçılar adına payları oranında tescil hükmü kurulması gerekirken ölü kişi adına tescil kararı verilmiş olması da isabetsizdir.Davalılar G. Ö. ve Y. A.'nın bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.