MAHKEMESİ: ANKARA 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/12/2010NUMARASI: 2009/105-2010/385Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 2226 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümü ekonomik sıkıntı içerisinde bulunduğundan yediemin olarak dava dışı ağabeyi H. S. yönlendirmesiyle onun kayınbiraderi olan M.B. tapuda satış göstererek devrettiğini ve 11.05.2000 tarihli taahhütnamenin kendisine verildiğini, M.'in ölümü ile H.in bu kez taşınmazı S.S.'a ve onunda M. Y.'in şirketi olan davalı şirkete devrini sağladığını, temliklerde satış iradesi olmayıp S. ve M.'in H.ile iş yaptıklarını ve taşınmazda ipotek tesis edilerek Hüseyin'in kredi kullandığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuş, yargılama sırasında taşınmazın Doysan şirketine satışı nedeniyle Doysan şirketi davaya dahil edilmiştir.Davalı, davanın reddini savunmuş, dahili davalı ise iyi niyetli olduğunu bildirmiştir.Mahkemece, davalı şirketlerin kötüniyetli olduklarının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı ve dahili davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2226 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümün davacı M. S. tarafından 11.05.2000 tarihinde H.M.B.e satış suretiyle devredildiği, aynı tarihte H. M.'in imzasını taşıyan " taahhütname " başlıklı belge düzendiği, bu belgede " 2226 ada 9 parseldeki bodrumlu asma katlı dükkanı M. S.'den tapuca her ne kadar satın almış isem de malik M. S. hiç bir bedel ödemedim. Satın alma karşılığında kendisine garanti olarak 300 milyar TL'lik senet verdim. M. S. istediği ve arzu ettiği tarihte kendisine veya göstereceği bir şahsa adı geçen taşınmazı tapuca devir edeceğim" denildiği, anılan belgenin 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının aradığı nitelikte belge olduğu ve dolayısıyla H. M.gerçek bir satış yapılmadığı, H.M. ölümü ile taşınmazın mirasçılarına intikalinden sonra mirasçıların da 16.03.2006 tarihinde M.Y.'e sattıkları, M. davacının ağabeyi dava dışı H. gayrı resmi iş ortağı olması nedeniyle muvazaalı temliki bilmesi gereken konumda olduğu, M.de 07.04.2006 tarihinde S. S., S. tarafından da 24.07.2007 tarihinde şirket yetkilisi M. Y. olan davalı MDA şirketine aktarıldığı, ilk satış ile son satış arasında yedi yıldan fazla bir süre olmasına rağmen taşınmazın davacı tarafından kullanıldığı ve taşınmazı edinenlerin davacıdan bu yeri boşaltmasını istemedikleri, her ne kadar ara malik S.'in iyi niyetli olup olmadığı üzerinde durulmamışsa da olayın işleyiş tarzı itibarıyla S.de iyi niyetli olduğundan söz edilemeyeceği ve TMK'nun 1023 maddesinin koruyuculuğundan yaralanamayacağı anlaşılmaktadır.Nevarki, taşınmaz yargılama sırasında üzerinde Akbank lehine 915.000 TL ipotekli olarak ...şirketine satılmış ve 1086 sayılı HUMK'nun 186. maddesi uyarınca ... şirketi davaya dahil edilerek yargılama sürdürülmüştür. Yukarıda da açıklandığı gibi, M.e yapılan temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğu, diğer ara maliklerin iyi niyetli olmadıkları son kayıt maliki ...şirketinin de iyi niyetli olmaması halinde davanın kabul edilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir.Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Hal böyle olunca, davalı ..şirketinin iyi niyetli olup olmadığı yönünde araştırma yapılması, davacı M. getirtilen belgelere göre bu şirkete % 34 oranında ortak olduğu hususunun da değerlendirilmesi varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Tarafların bu yöne ilişkin temyiz itirazaları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 Sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi uyarınca ) 1086 Sayılı HUMK'nun 428 maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.