Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10374 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 8726 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: ADANA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/03/2011NUMARASI: 2010/777-2011/126Taraflar arasında görülen davada;Davacı, idarelerine ait olduğu halde, 5018 Sayılı Yasa uyarınca tapuda Hazine adına tescil edilen, ancak yine idarelerine tahsisli olan kanal vasıflı 687 parsel sayılı taşınmaza davalının müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir. Davalı, savunma getirmemiştir.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza, davalının haklı ve geçerli bir nedeni olmadan elattığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 1086 sayılı HUMK. nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede (6100 sayılı HMK'nın 294. ve 298/2. maddeleri) öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının (HMK'nın 294/4. maddesi) getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde yasal düzenlemelere uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile Usul Yasasının yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda yalnızca binanın kal'i yönünden hüküm kurulduğu halde kısa karara çelişkili olarak gerekçeli kararda tel örgünün de kal'i yönünden hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün 1992/7 Esas - 1992/4 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere 6100 sayılı HMK'nın geçici 1. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.