Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10305 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6008 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: KAMAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 01/03/2012NUMARASI: 2009/292-2012/105Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulü ile tüm mirasçılar adına tescile karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların miras bırakanı N.H. Ç.’ın 07.07.2004 tarihinde ölümüyle geriye mirasçı olarak davacı Ü., davalı D. ve dahili davalılar G. ve S.’ın kaldığı, davacının çekişme konusu taşınmazların temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava dilekçesinde miras payı oranında veya tüm mirasçılar adına tescil isteğiyle eldeki davayı açtığı, 03.05.2010 tarihli dilekçede talebinin miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğunun belirtildiği, son olarak 01.03.2012 tarihli karar celsesinde davacı vekili, tüm mirasçılar adına tescil talebinde bulunduklarına ilişkin ve bu beyanını imzası ile tasdik etmiştir.Dava dilekçesinin içeriği, iddianın ileri sürülüş biçimi ve özellikle davacı vekilinin 01.03.2012 tarihli duruşmadaki beyanına göre, davada tüm mirasçılar adına tescil istendiği ve elbirliği ile mülkiyet hükümlerinin uygulanması gerektiği açıktır.Hemen belirtilmelidir ki, bir kişinin dahili dava yolu ile davaya dahil edilmesi mümkün değildir. Öte yandan bir kısım mirasçıların dahili davalı olarak gösterilmesi ve davaya karşı beyanda bulunmamış olmaları, açılmış olan davaya muvafakat ettikleri anlamına da gelmez.Bilindiği üzere, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortaklar G.ve S.’ın olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.