MAHKEMESİ : KOZAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/03/2011NUMARASI : 2010/116-2011/185Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 190 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğunu, yine paydaş olan davalının taşınmazda payını kullanmasına izin vermediğini, herhangi bir bedel de ödemediğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazda paydaş olduğunu, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazda tarafların paydaş olduğu ve çekişmesiz olarak kullanılan yerin bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, paydaşın paydaş aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu tarla vasıflı 190 parsel sayılı taşınmazda davacı T. ve davalı M.’in dava dışı kişilerle birlikte paydaş oldukları, mahkemece yapılan uygulama sonucunda çekişme konusu taşınmazda yalnız davalı tarafından kullanılan yerin belirlendiği anlaşılmaktadır. Bilindi??i üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; açıklanan ilkeler gözetildiğinde mahkemece hükme yeterli şekilde araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda çekişmeli taşınmazın tamamını kapsayacak şekilde araştırma ve inceleme yapılması, paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan özel bir parselasyon ya da kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise dava konusu yerlerin hangi paydaşın payına özgülendiğinin açıklığa kavuşturulması, bu tür bir kullanım biçimi oluşmamış ise uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 Sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.