MAHKEMESİ : GEYVE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2008NUMARASI : 2007/111-2008/139Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı A.Y.ın 1171, 1264 ve 378 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı şekilde oğlu ve gelini olan davalılara temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuştur.Davalılar, taşınmazların miras bırakan tarafından ölünceye kadar bakma akti ile temlik edildiğini, bakım borcunu yerine getirdiklerini, iddianın doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, iddianın sübut bulduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulü ile davacının miras payı oranında tapunun iptal ve tesciline karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan A.Y.ın, 24.11.1994 tarihinde 1171 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu M.e, 1264 ve 378 parsel sayılı taşınmazlarını ise davalı gelini Selver’e ölünceye kadar bakım akti ile temlik ettiği görülmektedir.Davacı, miras bırakanın davalılara ölünceye kadar bakım aktiyle temlik ettiği taşınmazların devrinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Oysa, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde; mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve soruşturmanın hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.Somut olaya gelince; miras bırakanın, çekişme konusu taşınmazlar dışında tüm malvarlığının belirlenmesi, daha sonra bu taşınmazların temlik tarihi itibariyle gerçek değerlerinin saptanması, niza konusu taşınmazların tüm malvarlığına göre oranının belirlenmesi, dosyada mevcut tüm delillerle birlikte yukarıda açıklanan ilkeler ışığında değerlendirme yapılarak miras bırakanın gerçek amacının terekeden mal kaçırma olup, olmadığının kuşkuya yer vermeyecek biçimde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün anılan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.