MAHKEMESİ : KOCAELİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/10/2007NUMARASI : 2005/329-2007/306Taraflar arasındaki davadan dolayı Kocaeli 3. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 10.10.2007 gün ve 2005/329 esas 2007/306 sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 1.4.2009 gün ve 2956-4072 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava; tapu iptali ve kayıt terkini isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin kurulan hükmün temyizi üzerine; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddine karar verilmesi gerekçesiyle hükmün bozulduğu görülmektedir.Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi yönünde bozma yapılmış olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.07.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak yapılan bozmanın, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin olarak yapılan bozmanın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirme yapılarak kıyı-kenar çizgisinin belirlendiği ve nizalı taşınmazın kıyıda kalan bölümünün devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince ) yerlerden olduğu keşfen saptanarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasın da bir isabetsizlik bulunmamakta ise de 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulup tutulamayacağı hususunun değerlendirilmesi bakımından karar bozulmalıdır.Diğer taraftan, yürürlüğe giren Yasa hükmünün geçmişe şamil olarak uygulanması öngörüldüğünden, anılan bu husus kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eder. Nitekim anılan 6099 sayılı Yasanın eldeki davalara da uygulaması gerektiği gözetildiğinde bozma kararın davalı tarafından karar düzeltmeye getirilmemiş olması da neticeye etkili değildir.Davacı Hazinenin, karar düzeltme isteğinin(6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’ nun 440. maddesi hükmü uyarınca kabulü ile Dairenin01.04.2009 tarih, 2009/2956 Esas, 2009/4072 karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, mahkemenin 10.10.2007 tarih, 2005/329 Esas- 2007/306 karar sayılı ilamının açıklanan gerekçelerle (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’ nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.