Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10241 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 9263 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: TİREBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 18/03/2010NUMARASI: 2004/283-2010/66Taraflar arasındaki davadan dolayı Tirebolu Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 18.03.2010 gün ve 2004/283 esas 2010/66 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 18.01.2012 gün ve 11901-232 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı A Dvekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine, birleşen dava ise, tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, asıl davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalının temyizi üzerine dairece; “Dosya içeriği ve toplanan deliller ile, miras bırakan N. K.'ın çekişme konusu 448, 449, 466, 468 ve 483 parsel sayılı taşınmazlarda adına intikal eden paylarını 17.10.2003 tarihli resmi akitle davalıya satış suretiyle yaptığı temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve mahkemece bu olgu benimsenmek suretiyle davacılar adına payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, mahkemece verilen hüküm fıkrasında birleşen dava yönünden olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemiştir.Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK'nun 297/1-c fıkrasında (1086 s. HUMK'nun 388/3), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı kanunun 2. fıkrasında ise (1086 s. HUMK'nun 388/son) hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir.Yine aynı kanunun 298/2. fıkrasında (1086 s. HUMK'nun 388/son), gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.Hal böyle olunca, vasiyetnameye konu edilen 442 parsel yönünden açılan ve birleştirilerek görülen dava nedeniyle olumlu yada olumsuz herhangi bir hüküm kurulmamış olması doğru değildir” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Gerçekten de, mahkemece, birleşen dava yönünden karar verilmemiş olması nedeniyle daire bozma kararı yerindedir.Ne var ki; daire bozma ilamından sonra davacı İ. K.usulüne uygun olarak tevsik edilmiş dilekçesi ile 24.04.2012 tarihinde davadan feragat ettiğini bildirmiştir.Bilindiği üzere; feragat kat'i hükmün hukuki neticelerini doğurur ve davanın her aşamasında, başka bir ifadeyle yargılama sonuçlanıp, hükmün kesinleşmesi tarihine kadar davadan feragat edilebilir.O halde, mahkemece davacı İ. K.’ın feragat dilekçesi doğrultusunda bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Anılan bu husus, davalının karar düzeltme isteği sonucunda yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, dairenin 18.01.2012 tarih, 2011/11901 Esas, 2012/232 Karar, sayılı bozma ilamında belirtilen hususların yanı sıra, yukarıda değinilen husus üzerinde de durularak bir hüküm kurulması için yerel mahkemenin 18.03.2010 tarih, 2004/283 Esas, 2010/66 Karar sayılı kararının açıklanan bozma gerekçesi de ilave edilmek suretiyle bu nedenlerle, HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair karar düzeltme istekleri yerinde görülmediğinden REDDİNE, 27.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.