MAHKEMESİ : KARAMÜRSEL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/03/2011NUMARASI : 2011/53-2011/130Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, çekişmeli 393 sayılı parselin kısmen kıyıda kaldığını ileri sürerek tapusunun iptalini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece ,yargılama masrafları yönünden bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.Karar, Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece kurulan hükmün temyizi üzerine; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinin doğru olduğu, ancak 19.01.2011 tarihinde yürülüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulup tutulamayacağı hususunun değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmektedir.Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasa'nın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ne var ki, anılan Yasa Anayasa Mahkemesi'nin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın 23.7.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanmasıyla iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında, 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin mahkeme kararının, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasa'nın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümese de, 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere, iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemiyeceği ve henüz devam eden anlaşmazlıkların iptal kapsamına gireceği açıktır. O halde, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın doğruluğundan söz edilemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer. Hal böyle olunca; işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.Hazinenin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 S.Y.'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.