Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10221 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 6304 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : KAYSERİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/03/2007NUMARASI : 2006/261-2007/117Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları M. B.'a ait 7 parsel sayılı taşınmazın sahte vekaletname ile vekil davalı Musa tarafından davalı F'e danışıklı olarak satış yoluyla geçirildiğini, F'in taşınmazın 1/2 payını davalı eşi İkbal'e devrettiğini ileri sürerek, tapu iptal, tescil isteğinde bulunmuşlar, yargılama aşamasında HUMK.'nun 186.maddesi uyarınca davayı dahili davalı N. D'e yöneltmişler ve ıslah suretiyle hile hukuksal nedenine dayanmışlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece,davacı iddialarının kanıtlanamadığı, dahili davalının iyiniyetli olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.10.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Ş... C... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Davacılar, miras bırakan M. B.'ın dava dışı yüklenicilerle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, 2 ve 7 nolu parsellerde inşaat yapılmasının öngörüldüğünü, 2005 yılı başlarında davalı F.'in yüklenicilere " 7 numaralı parsel bana aittir" demesi üzerine bu parselin vekil sıfatıyla davalı M.'nın 15.1.1999 tarihli vekaletname aracılığıyla bu taşınmazı temlik ettiğini öğrendiklerini, bu vekaletnamenin sahte olduğunu, bu arada davalı F.'in 1/2 payı kendi eşi davalı İkbal'e devrettiğini ileri sürerek, iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlar, taşınmazın 2.5.2005 tarihinde temlik edilmesi üzerine, davalılar İ. ve F. haklarındaki davalarından sarfı nazar ederek davayı HUMK'nun 186 ncı maddesi uyarınca yeni malik N. D.'e yöneltmişlerdir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı M.B'ın 15.1.1999 tarihinde davalı Musa'yı vekil tayin ettiği, daha sonra dava dışı yüklenicilerle kat karşılığı inşaat konusunda harici sözleşme yaptığı, bu arada 7 sayılı parselin 2001 yılında vekaletname kullanılmak suretiyle, davalı Ferit'e temlik edildiği, onun da 1/2 payı eşi İkbal'e devrettiği, daha sonra her iki paydaşın, bu paylarını yargılama sırasında, 2.5.2005 tarihli akitle davalı N.'ye devir ve temlik ettikleri anılan 15.1.1999 tarihli vekaletnamenin, miras bırakan M.'ten sadır olduğu ve sahte olmadığını 15.6.2006 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuyla anlaşılması üzerine, davacıların 20.9.2006 tarihli dilekçeleri ile davayı hukuksal neden açısından ıslah ederek hile hukuksal nedenine dayandıklarını bildirdikleri, bunun üzerine mahkemece 18.12.2006 tarihli ara kararıyla davacılara davalı Niyazi'nin zararını karşılamak üzere 30.000.-YTL teminat yatırmaları konusunda kesin önel verildiği, söz konusu teminatın yatırılmaması nedeniyle ve hak düşürücü süre geçirildiğinden ve muvazaanın kanıtlanmadığından söz edilerek, davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanununun 31 nci maddesi uyarınca "... hakkı ile haleldar olan... taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazarıyla bakılır. Bu mehil.... hilenin anlaşıldığı... tarihten itabaren cereyan eder" Olayımızda, hilenin anlaşıldığı kabul edilebilecek olan tarih, vekaletnamenin sahte olmadığının diğer bir deyişle vekaletnamenin hileli hareketlerle alındığının ileri sürülebileceği tarihtir. O halde, Adli Tıp Kurumu'nun vekaletnamenin sağlıklı olduğunu belirlediği 15.6.2006 tarihi esas alındığında söz konusu hak düşürücü sürenin davanın ıslah edildiği 20.9.2006 tarihi itibariyle geçirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Bunun yanında, mahkemece vekil davalı Musa'nın muvazaalı temlik yaptığına ilişkin iddia konusunda taraf delilleri toplanmış değildir.Öte yandan, HUMK'nun 86 ncı maddesi gereğince yatırılması istenilen teminata gelince; " "ıslah eden taraf bu tarihe kadar olan dava masrafıyla diğer taraf için takdir olunacak zarar ve ziyanı davada mahkum olmuş gibi derhal mahkeme veznesine vermeye mecburdur. Aksi halde, ıslah yapılmamış addolonur" Ancak, ıslah yapanın yatırmak zorunda olduğu giderler ve zarar, bütün yargılama giderleri ve karşı tarafın davayı kazanması halinde elde edeceği miktarın tamamı değildir. Bu zarar, ıslah nedeniyle davanın gecikmesinden dolayı karşı tarafın uğradığı zarardır. Zararın ödetilebilmesi için bunun karşı tarafça talep edilmiş olması gerekir. Değinilen, bu ilkeler öğretide ve uygulamada benimsenmiş ve kararlılık kazanmıştır. Olaya bu açıdan bakıldığında mahkemece, depo edilmesi istenen meblağın öngörülebilir zararın çok üzerinde olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, HUMK'nun 86 ncı maddesi gözetilmek suretiyle, davacıya makul miktarda teminat yatırması için önel verilmesi, yatırıldığı takdirde, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 30.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.