Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10215 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 8461 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 20/12/2006NUMARASI: 2006/140-2006/418Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, baz istasyonunun kaldırılması davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli 3 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere tapuda kayıtlı olduğu, davacının dava dışı birçok kişi ile birlikte irsen paydaş olduğu, davalı şirketin mülkiyetten ve kayıttan kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak paydaş olan ve 20.09.1984 tarihinde ölen M.K.'ın oğlu, davacının da kardeşi olan İbrahim Koçak tarafından davalı firmaya 07.12.2005 tarihinde baz istasyonu kurulmak üzere kiraya verildiği anlaşılmaktadır. Davacı, kira sözleşmesine rızasının bulunmadığını, öte yandan baz istasyonunun sağlığa zararlı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Hemen belirtilmelidir ki; bir taşınmaza gerek irsen, gerekse paydaş olmak suretiyle malik olan kimselerin yaptıkları kira aktinin geçerli kabul edilebilmesi için TMK'nın 701 ve takip eden maddelerinde öngörülen elbirliği mülkiyetinde tüm mirasçılar tarafından yapılmasının gerekeceği, paylı mülkiyette ise, aynı yasanın 691. maddesi hükmü uyarınca pay ve paydaş çoğunluğunca aktin yapılmasının gerektiği tartışmasızdır.Ancak; gerek elbirliği mülkiyetinde, gerekse paylı mülkiyette yukarıda değinilen ilkeler asıl olmakla beraber şayet mirasçılar veya paydaşlar arasında taşınmazın kullanımı bakımından bir harici taksim varsa veya uzun zamandan beri tüm paydaşları kapsar şekilde bir kullanım durumu yaratılmış ise, taşınmaz bölümü kendisine bırakılan veya tahsis edilen mirasçı veya paydaşın 3. kişi ile yapacağı kira sözleşmesine değer verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.Oysa; mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve değerlendirme yapılmış değildir.Hal böyle olunca, tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı hususunda tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri tüm delillerin toplanması, fiili kullanma biçiminin oluştuğunun ve çekişme konusu baz istasyonunun bulunduğu bölümün kiraya veren paydaşa bırakıldığının saptanması halinde, davacının kurulan baz istasyonunun sağlığa zarar verdiğini de ileri sürdüğü dikkate alınarak bu yöndeki iddialarının değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı firma vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.9.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.