Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10214 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8721 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: BİSMİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 13/06/2007NUMARASI: 2004/819-2007/63Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak mirasbırakan Ş.Z. kayden malik olduğu 11 ve 29 parsel sayılı taşınmaları mirastan mal kaçırmak amacıyla davalı oğlu İ. Z. satış yoluyla temlik ettiğini, anılan kişinin de kısa bir süre sonra 11 sayılı parseli tapuda satış göstermek suretiyle diğer davalı oğlu K. temlik ettiğini, temlik işlemlerinin bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek karar verilmesini istemiştir.Davalılar, çekişmeli taşınmazları bedeli karşılığında satın aldıklarını, gerçek satış yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece; feragat beyanı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla; duruşma talebinin tebliğ için gerekli giderler yatırılmadığından reddiyle, Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın 09.07.1971 tarihli akitle kayıt maliki olduğu çekişme konusu edilen 29 ve 11 parsel sayılı taşınmazları ½ payla davalı oğlu İhsan ve dava dışı oğlu C. satış yoluyla temlik ettiği, davalı İhsan’ın 11 parseldeki payını 04.10.1996 tarihinde bağış yoluyla diğer davalıya yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürerek eldeki davanın açıldığı, aşamalarda davacıların feragat beyanı üzerine davanın reddine karar verildiği dosya kapsamı ile sabittir.Davacı F.Z. 01/07/2010 tarihli temyiz dilekçesinde; davalıların yakını olan vekili Av. M.E. A. ve davalıların babası İ. Z. (davacıların kardeşi) yargılama aşamasında, teminat olarak boş bir senet düzenlediklerini, senedin borçlusunun İ. Z.olduğunu, 500 dönüm arazinin tapuda intikali sağlanıncaya kadar senedin vekilin kasasında muhafaza edileceğinin, temlik yapıldıktan sonra senedin iade edileceğinin, bütün bunların sağlanabilmesi için mahkemede imza vermesinin yeterli olacağının söylendiğini, feragatin hukuki sonucu hakkında bilgilendirilmediğini, devamında da 250 dönüm araziyi kullanması için teslim ettiklerini ancak tapuda devir yapmadıkları gibi 2009 yılı Temmuz ayında da araziden çıkarıldığını ve bir yıl vekilinin kasasında kalan senedin yakınlarının çabasıyla alındığını, davalıların babasının ve kendi vekilinin yanıltmaya dayalı hileli davranışları sonucu iradesinin sakatlandığını, feragatın gerçek iradeyi yansıtmadığını ileri sürerek temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.Gerçektende; 13.06.2007 tarihli celsede gerek davacılar vekili Av. M.E.A.gerekse oturuma bizzat katılan davacı asillerden F.Z.davadan feragat ettikleri ve usulünce feragatin imzaları ile tevsik edildiği, vekilin vekâletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu, feragat beyanı ile birlikte tarafların sulh olduklarını bildirdikleri, davacı F. Z. feragat beyanında etkili olduğu ve teminat olarak verildiği iddia edilen, İhsan Z.tarafından düzenlenen senedin de 13.06.2007 tarihli olduğu görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki; davacının davasından feragat etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragattan dönemez ( rücu edemez); feragat ile bağlıdır. Ancak, feragatle ortaya çıkan sonucun buna sebep olan rızayı ifsat eden bir nedenle malul olduğu kanıtlanırsa, doğurduğu netice bakımından hileye, hataya maruz kalan kimseye talep hakkı bahşedeceği kuşkusuzdur.Öte yandan; diğer maddi hukuk işlemlerinde olduğu gibi (BK. Madde 23 vd ), hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatın feshi (iptali) için dava açılabileceği gibi feragatın hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğu aynı davada da savunma yoluyla ileri sürebilir.Somut olayda; davadan feragatin gerek vekilin gerekse davalıların beyanından kaynaklanan hataya bağlı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.Kaldı ki, varlığı sabit olan bahse konu bildirim karşısında feragatin davaya konu edilen haktan değil, davanın takibinden feragat olduğu şeklinde değerlendirilmelidir. Esas haktan feragat usul hükümlerine değil, taalluk ettiği esas hakkın tabi olduğu hükümlere bağlıdır. Hal böyle olunca; davacının feragat beyanının gerçek iradesini yansıtıp- yansıtmadığının, feragatin hataya dayalı olup-olmadığının, haktan feragat için bir sebebin var olup-olmadığının değerlendirilmesi, bu konuda taraf delillerinin toplanması, ortaya çıkacak sonuca göre davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacı F.Z. temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.