MAHKEMESİ : İZMİR 1. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/11/2012NUMARASI : 2012/219-2012/1252Yanlar arasında görülen el atmanın önlenmesi,yıkım,tazminat davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, yıkım ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; çekişmeli 2 sayılı parselin davacı adına kayıtlı olduğu, komşu 1 sayılı parselin kayden davalıya ait bulunduğu, eldeki dava açılmadan önce İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/63-66 D. İş sayılı dosyasından alınan 26.02.2010 tarihli tespit bilirkişi raporunda;davalının eğimli arazisinde yaptığı hafriyattan çıkan dolgu toprağı üzerine hatalı inşaat yapması ve istinat duvarı tesis etmemesi nedeniyle davacı taşınmazına su sızdığının bildirildiği; yargılama sırasında düzenlenen 31.10.2011 havale tarihli bilirkişi raporu ile aynı bilirkişilerden alınan 16.01.2012 havale tarihli ek bilirkişi raporunda ise;davacıya ait taşınmazın rutubetlenmesine ilk yapımı aşamasında izolasyon çalışmalarının hiç ya da gereği gibi yapılmamasının yolaçtığı , iki taşınmaz arasındaki kot farkı ve mevcut arazi eğimi nedeniyle su akışının davalı parselinden davacı parseline doğru olduğu, yapılacak istinat duvarı ile su akışının önlenmesinin mümkün olmadığının belirtildiği , bu itibarla, raporların kendi içinde çelişkili olduğu anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, mahallinde yeniden konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak mevcut raporlar arasındaki çelişkiyi giderir nitelikte hüküm vermeye elverişli rapor düzenlettirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken; çelişkili raporlara itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Öte yandan, mahkemece, oluşturulan hükümde, alınacak önlemler ile istinat duvarının kim tarafından yapılacağı ve masrafların hangi tarafça karşılanacağı açıkça belirtilmediğinden, infazı sağlamaya elverişli hüküm kurulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK'nun 297/1-c fıkrasında (1086 s. HUMK'nun 388/3), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı kanunun 2. fıkrasında ise (1086 s. HUMK'nun 388/son) hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir . O halde; mahkemece, alınacak önlemler yönünden yukarıda değinilen yasal düzenlemeler gözetilerek, infazı mümkün olacak biçimde hüküm kurulması gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.6.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.