MAHKEMESİ : ALANYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/10/2008NUMARASI : 2004/269-2008/519Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacılar, miras bırakan H. K.çekişme konusu taşınmazlarını bağış ve satış şeklinde davalı oğlu S. temlik ettiğini, Sabahattin'in de muvazaalı olarak davalılara devrettiğini, tüm yapılan işlemlerin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payları oranında iptal ve tescil olmazsa tenkis veya tazminat isteğiyle eldeki davayı açmışlar, davalılar ise davanın reddini savunmuş olup, davacılar yargılama sırasında 223 ada 8 parsel sayılı taşınmazın bağışa konu 1/3 payı yönündeki tenkis talebinden feragat etmişlerdir. Ayrıca yargılama sırasında davacılar A.F. ve Ümmühani'nin davadan feragat ettikleri anlaşılmaktadır.Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.04.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat B. G.ile temyiz edilen vekili Avukat A. T.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil, tazminat ve tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp,tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek; 1- Gerekçeli kararın 2 nolu bendinde birleşen dava yönünden davalı S.K. yönünden davanın husumetten reddine karar verilerek kısa kararda bu yönden hüküm tesis edilmemesi, 2-Gerekçeli kararın 1 nolu bendinin 2. fıkrasında asıl dava yönünden 43 ada 95 parsele ilişkin davanın husumet yönünden reddine karar verilmişken kısa kararda bu yönden hüküm tesis edilmemiş olması, 3- Gerekçeli kararda 43 ada 96 parsel yönünden hüküm kurularak kısa kararda bu parsel yönünden hüküm tesis edilmemiş olması, 4- Gerekçeli kararda 223 ada 8 nolu parselde 2’şer payın tesciline karar verilmişken kısa kararda anılan parsel yönünden 3’er payın tesciline karar verilmesi,5- Gerekçeli kararın 1 nolu bendinin 7.fıkrasında davalılar H.B.R. C.A.K. M. S. M. T. yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilerek kısa kararda bu yönden hüküm kurulmamak suretiyle kısa karar-gerekçeli karar çelişkisi yaratılmıştır. O halde, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.