MAHKEMESİ: CEYHAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 05/03/2003NUMARASI: 2002/84-2003/56Taraflar arasında görülen davada;Davacı, hakem sıfatıyla görülmek üzere açtığı davada; çekişmeli taşınmazın kesinleşen kıyı- kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasını talep etmiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının mülkiyetin tespiti davasının kabulüne keşfen kıyı- kenar çizgisi içerisinde kaldığı saptanan bölümün mülkiyetinin Hazineye aidiyetinin tespitine, tescil istemine yönelik talebin genel mahkemelerde görüleceğinden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava taşınmazın aynı ile ilgili tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir. Mahkemece, davaya hakem sıfatıyla bakılarak karar verilmiştir. Bilindiği üzere, 29.6.1938 tarihli 3533 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince Umumi, Mülhak ve Hususi Bütçelerle idare edilen Daireler ve Belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi idarelere ait Daire ve Müesseseler arasındaki ihtilafların tahkim yolu (hakem marifetiyle) ile çözümlenmesi gerekeceği muhakkaktır. Davadaki tarafların ise, anılan Yasanın 1. maddesinde belirtilen kuruluşlardan olduğu ve dava sebebinin taşınmazın aynına yönelik bulunduğu da sabittir. Nevar ki, 3.7.2003 tarihinde kabul edilip 19.7.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 Sayılı Yasanın 24. maddesi ile 3533 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmü değiştirilmiş, taşınmazın aynı ile ilgili ihtilaflar bu maddenin kapsamı dışına çıkarılarak çekişmelerin genel mahkemelerde çözüme kavuşturulacağı hükme bağlanmıştır. Görev kuralı; kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden (res’en) gözetilmesi gerekli bir usul kuralıdır. Öte yandan, davacı Hazinenin 16.5.2003 tarihli itiraz dilekçesi hakkında mahkemece verilmiş bir karar bulunmamaktadır.Öyleyse, eldeki davanın kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden yasal düzenlemelerle sonradan yürürlüğe konulan usul hükümlerinin, özellikle mahkemelerin görevini belirleyen kuralların ayrık durumlar hariç-kesinleşmemiş eldeki dava yönünden de gözetilmesi gerekeceği tartışmasızdır.Hal böyle olunca, davadaki tüm istekler yönünden davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.