MAHKEMESİ : IĞDIR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/01/2013NUMARASI : 2009/502-2013/36Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldüDava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, 25.07.2007 tarihli resmi senetteki paylaşıma göre çekişmeli taşınmazlardan 816 ve 774 parsel dışındaki tüm taşınmazların davalıya bırakıldığı, taşınmazların gerçek değerleri dikkate alındığında taraflar arasında gerçek bir paylaşımın bulunmadığı, davacıların okur yazar olmadıklarından tapuda yapılan işleminin mahiyetini anlayamadıkları gerekçesiyle 816 ve 774 parsellere yönelik davanın reddine, diğer taşınmazlara ilişkin davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar ile davalının kardeş oldukları, miras bırakanları M.D.'ın ölümüyle geride davanın tarafları ile dava dışı anneleri Z.ve kardeşleri Kasım'ın kaldığı, M..D..ın tüm mirasçılarının 25.07.2007 tarihinde tapu sicil müdürlüğünde hazır bulunarak M. D..adına kayıtlı 409, 774, 775, 776, 777, 814, 816, 1803 ve 1807 parsel sayılı taşınmazlarda intikal ve 409, 775, 776, 777, 814, 1803 ve 1807 parsel sayılı taşınmazlardaki payların davalıya, 774 parseldeki payın dava dışı Kasım'a , 816 parselin ise 1/3'er pay itibariyle davacılar ile anneleri Zero adına tescil yönünde paylaşım yaptıklarından söz edilerek 409, 814, 1803 ve 1807 parsellerin tamamı, 775, 776 ve 777 parsellerin ½ payı davalı adına, 774 parsel dava dışı Kasım adına, 816 parsel ise 1/3'er pay itibariyle davacılar ile dava dışı Zero adlarına tescil edildiği, davacıların resmi senedi okudum yazıp imzaladıkları, daha sonra davacıların 18.11.2009 havale tarihli dilekçe ile, miras bırakan M.. D. adına kayıtlı anılan parsellerin tüm mirasçılar adlarına intikallerini yaptırmak istediklerini, ancak okur yazar olmadıklarından davalının kendilerini kandırarak taşınmazlardaki paylarının tamamının davalıya temlikinin sağlandığını ileri sürerek, hileli yollarla temliki sağlanan taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ve paya yönelik tescil isteğiyle temyize konu davayı açtıkları anlaşılmaktadır. Davacılar dava dilekçesinde hileli işlemi ne zaman öğrendiklerinden söz etmemişlerdir. Davanın devamı sırasında davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirmişlerdir. Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı taşınmazlarla ilgili ödeme almak istemeleriyle durumdan haberdar olduklarını belirtmiş ise de hangi tarihte öğrendikleri yönünde açıklamada bulunmamış, mahkemece de bu yönde araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K'nun 28/l. (6098 sayılı TBK.nun 36/1.)maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Diğer taraftan kabule görede mahkemece davalı adına tescil edilen taşınmazların değerleri fazla olduğundan taraflar arasında paylaşımın bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 676. maddesi uyarınca mirasçılar arasında yapılan miras taksiminin (paylaşımın) yazılı olması zorunlu olup, tüm mirasçıların katılımıyla yapılan yazılı paylaşımda azlık çokluk ilkesi uygulanmaz. Hal böyle olunca, öncelikle davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, bu yönde davacıların çekişme konusu taşınmazlar hakkında 25.07.2007 tarihinden bu yana tapu sicil müdürlüğü ve ilçe tarım müdürlüğüne başvuruda bulunup bulunmadıklarının anılan müdürlüklerden sorulması, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, taraf delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, ondan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı oldugu şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalının, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.