Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10120 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7687 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: İZMİR 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 07/02/2013NUMARASI: 2010/374-2013/49Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.İddianın içeriği ve ileriye sürülüş biçiminden, dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalıdır.Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2. maddesinde (6098 Sayılı Borçlar Kanunu 506. m.) "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlül??ğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; 5 numaralı bağımsız b??lüm davacı adına kayıtlıyken, davacının 12/04/2007 tarihli vekaletname ile dava dışı E..Ya.. vekil tayin ettiği, taşınmazın bu vekaletnameye istinaden 13/04/2007 tarihinde dava dışı M..İ.satış suretiyle temlik edildiği, M.İ.nin de 31/05/2007 tarihli vekaletname ile davalının eşi M. B.ı vekil tayin ettiği ve bu vekaletname ile dava konusu taşınmazın M. B.tarafından davalıya satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır. Ne varki, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığı söylenebilme olanağı yoktur.İlk el M..İ..ye yapılan temlik vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirilmiş ise M..un vekili sıfatıyla hareket eden M..davalının eşi olup, davalı ile M.'un el ve işbirliği içerisinde olmaları nedeniyle davalının Türk Medeni Kanunu 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacaktır. Hal böyle olunca, öncelikle davacının vekili Erol'un davada yer almasının sağlanması, iddia ve savunmanın yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılması, tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri delillerin toplanması yerinde keşif yapılarak taşınmazın M..a satıldığı tarihteki gerçek değerinin belirlenmesi, bedelin vekil E..tarfından davacıya ödenip ödenmediğinin araştırılması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle, yemin delili kullandırılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.