MAHKEMESİ : DÜZİÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/07/2006NUMARASI : 2006/87-2006/229Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki bulunduğu 28 no’lu parselin satış iradesi, onayı ve imzası olmadan yokluğunda davalıya satışının yapıldığını öğrendiğini, taşınmazı halen kendisinin kullandığını ileri sürüp tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.Davalı şirket, dava konusu taşınmazı resmi senetle 1948 doğumlu A... oğlu M... D...’den bedelini ödeyerek satın aldığını, satın alınan yerin makine parkı yapılmak amacıyla şirket tarafından duvar ve çitlerle çevrildiğini, davacının bahsettiği taşınmazın şirketin fiili kullanımında olan taşınmaz olmadığını bildirip davanın reddini savunmuş, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü yanıt vermemiştir.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, “ sahtecilik iddiası yönünden gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yapılmak suretiyle soruşturmanın tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, bozmaya uyularak bozma doğrultusunda işlem yapılmış ise de; bozmadan sonraki yargılama aşamasında davalı T... İnşaat Sanayi ve Yatırım A.Ş.Nin tasfiye edildiği tüzel kişiliğinin sona erdiği ilanın yapıldığı 28.5.2007 havale tarihiyle dosyaya ibraz edilen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan verilen belgeden anlaşılmaktadır.Dava konusu taşınmazla ilgili olarak dosya içerisinde bulunan kayıt örneklerinden taşınmazın davalı şirket adına kayıtlı bulunduğu bilinmektedir.Nevar ki karardan sonra davalı şirketin tasfiyeye tabi tutulduğu ve bunun sonucu olarak hükmü şahsiyeti son bulduğuna göre çekişmeli taşınmazını tapu kaydının halen şirket üzerinde bulunup bulunmadığının açığa kavuşturulması ve bilinmesi zorunludur.Bu durumda öncelikle tapu kaydının şirket üzerinde olup olmadığının araştırılması şayet taşınmaz eldeğiştirmiş ise HUMK'nun 186.maddesi hükmün gözönünde bulundurulması gerekeceği tartışmasızdır.Kaydın halen tüzel kişiliği son bulan şirket üzerinde bulunduğunun anlaşılması halinde ise davanın gerçek hasımla yürütüleceği asıl olduğundan şirketin yeniden sicile kaydettirilmesi ve şirkete bir kayyım tayin ettirilerek davanın kayyum huzuru ile sürdürülmesi icabetmektedir.O halde davacıya önel verilerek şirkete tüzel kişilik kazandırılması ve yasal temsilci atanması için olanak tanınması ondan sonra kayyım huzuru ile davaya devam edilmesi gerekirken davanın görülebilirlik koşulu olan bu hususun gözardı edilmesi ve taraf ehliyeti bulunmayanın huzuru ile neticeye gidilmesi doğru değildir.Öte yandan, davada Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet tevcih edilemeyeceği gözetilerek adı geçen davalı Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi ve bunun sonucu davalı Tapu Sicil Müdürlüğü yararına avukatlık ücreti verilmesi gerekirken bu hususunda dikkate alınmaması isabetsizdir.Davalı Tapu Sicil Müdürlüğünün temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.