Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10045 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 8092 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : MARMARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/11/2006NUMARASI : 2004/74-2006/88Davacı, davalı dernek tarafından ruhsatsız ve kaçak olarak yaptırılan caminin 4 m2’lik kısmının kayden maliki bulunduğu 1036 parsel sayılı taşınmazına tecavüzlü olduğu gibi kalan kısmın da cami avlusu olarak kullanıldığını ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve yıkım istemiştir.Davalı, dava konusu arsanın cami yapılmak üzere Belediye tarafından tahsis edildiğini, davanın Belediye aleyhine açılması gerektiğini, dahili davalı Türk Diyanet Vakfı ise, caminin yapımı ile ilgili doğan ihtilaflarda Başkanlıkça yapılacak işlem bulunmadığını, söz konusu caminin tapusunun kendilerine ait olmayıp sadece yönetiminin müftülükçe yürütüldüğünü bildirip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalı Derneğin dava sırasında feshedildiği, dahili davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı, kayden maliki olduğu 1036 parsel sayılı taşınmazına davalı Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneğince yaptırılan caminin taşkın olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, davalı derneğin fesh edilmiş olduğu; davaya dahil edilen Türk Diyanet Vakfı'na da husumet yöneltilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Gerçektende, taşkın olması nedeniyle elatmasının önlenmesi ve yıkımı istenen ana yapının üzerinde bulunduğu 1035 parselin kayden maliki olan davalı derneğin Türk Medeni Kanunun 88. maddesinde öngörüldüğü üzere dernek genel kurulunun 11.04.2006 tarihinde aldığı karar uyarınca eldeki davanın devamı sırasında fesh edildiği resmen sabittir.Bilindiği üzere, Dernekler Türk Medeni Kanunun 56. maddesi gereğince tüzel kişiliğe sahip topluluklardır. Sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği yine Medeni Yasanın 52. maddesi hükmü gereğidir. Öte yandan, Tüzel kişinin mal varlığının tasfiyesini öngören 53. maddesinde kanunda ve kuruluş belgesinde aksine hüküm bulunmadıkça, terekenin resmi tasfiyesine ilişkin hükümlere göre yapılacağı düzenlemesine yer verildikten sonra 54. maddesi hükmü ile de, tüzel kişinin malvarlığının kanunda veya kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça yada yetkili organı başka türlü karar vermedikçe, en yakın amacı güden kamu kurum veya kuruluşuna geçeceğini öngörmüştür.Değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı derneğin fesh edilmesi neticesinde derneğin malik olduğu üzerinde caminin yer aldığı 1035 parsel sayılı taşınmazın Tasfiye Kurulu tarafından derneğin tüzüğü gereğince dahili davalı Marmara Diyanet Vakfına devredildiği sabittir. O halde, HUMK.'nun 186. maddesi hükmünce, feshedilmekle tüzel kişiliği (hükmi şahsiyeti) sona eren davalı derneğin yerine taşınmaz kendisine devredilen Marmara Diyanet Vakfının davada yer alması ve davayı takip etmesinin yasal olmadığı düşünülemez. Esasen, kendisine tebligat yapılan Vakıf temsilcisi davaya gelerek husumetide benimsemiştir. O halde, dahili davalı Vakfın husumete ehil olmadığı söylenemez.Öte yandan, Mahkemece yapılan uygulama sonucu davacıya ait çaplı taşınmaza tecavüzün varlığı saptanmıştır.Hal böyle olunca, HUMK.'nun 186. maddesinde öngörülen usuli işlemlerin gerçekleştirildiği ve tecavüzün varlığı gözetilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.